Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/21974 E. 2014/13358 K. 03.07.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/21974
KARAR NO : 2014/13358
KARAR TARİHİ : 03.07.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/214719
MAHKEMESİ : Adana 4. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 11/02/2010
NUMARASI : 2009/71 (E) ve 2010/43 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
5237 sayılı TCK’nın 158/1-j bendinde, dolandırıcılık suçunun, banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla, işlenmesi, nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Bu suçun oluşabilmesi için, kredi elde eden kişinin banka veya diğer kredi kurumu görevlilerini hile ile aldatmış olması gerekir. Krediyi alan kişinin aldatıcı herhangi bir eylemi olmaksızın, sırf banka elemanlarının kendi görevlerini layıkıyla yerine getirmemeleri yüzünden bir kredi açılmışsa, dolandırıcılıktan bahsedilemez, şartları varsa bankacılık suçundan bahsedilebilir.
Bu suçun mağdurları banka ve diğer kredi kurumlarıdır. 5411 sayılı “Bankacılık Kanununun 3. maddesinde banka, 48. maddesinde ise kredinin tanımı yapılmıştır. Tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlama suçun konusudur. Kredinin tahsis edilmesinin gerekli olup olmadığı, kredi verecek kuruluşun mevzuatında öngörülen düzenlemeler çerçevesinde belirlenir. Fiil, sahte kıymet takdiri raporları veya gerçeğe aykırı belgeler, bilançolar düzenleyerek hileli davranışıyla bunları aldatmaktadır.
Kredi kurumu banka olmamasına karşın, faiz karşılığında olsun veya olmasın, kanunen borç vermeye yetkili kılınan kurumlar anlaşılır. Bu itibarla böyle bir yetkiye sahip olmayan bir kişi veya kuruluşa karşı bu fiilin işlenmesi hâlinde koşulları varsa, basit dolandırıcılık suçu söz konusu olacaktır.
Genel kredi sözleşmeleri bütün normal sözleşmelerde olduğu gibi (BK md 1-10) icap ve kabul irade açıklamaları ile kurulmaktadır. Bu sebeple genel kredi sözleşmelerinin kurulması, taraflarının hak ve borçları, sözleşmenin ihlali, sona ermesi konularında bankacılık mevzuatı ile birlikte Borçlar Kanunu hükümleri de uygulanacaktır.
Genel kredi sözleşmesi ile kredi müşterisine belirli bir süre için veya süresiz olarak belirlenen limit içerisinde, limit kadar bir krediyi bir defada, veya kısım kısım kullanma ya da hiç kullanmama hakkı verilmektedir. Bu şekilde genel kredi sözleşmesi de kredi kullanma koşulları belirlenmiş olur. Öyle ki, kredi müşterisi genel kredi sözleşmesi çerçevesinde kredi kullanma talebinin bankaya ilettiğinde, ayrı bir kredi sözleşmesi kurulur, fakat bu kredi sözleşmesinin koşulları genel kredi sözleşmesindeki koşullar olarak kabul edilir. Genel kredi sözleşmeşmelerinde taraflar arasında uzun süreli bir hukuki ilişki kurulmaktadır. Bu hukuki ilişki kredi kuruluşunu, kredi müşterisinin talep etmesi halinde genel kredi sözleşmesinde belirlenen koşullarda belirli bir limite kadar krediyi kullandırtma yükümlülüğü altına sokmaktadır.
Burada da görüldüğü gibi ilk bakışta genel kredi sözleşmelerinin, kredi müşterisinin her kredi kullanma talebi ile ayrı ayrı kurulmuş olan bir sözleşmeler topluğunun, fakat bir bütünlük içerisinde oluşturduğu da bir an için düşünülebilir. Ancak eğer genel kredi sözleşmeleri bir sözleşmeler topluluğu olsaydı, bankanın kullanılan her kredi için ayrı ayrı fesih açıklaması yapması gerekecekti. Oysa uygulamada banka veya müşteri tek bir fesih açıklaması yaparak, genel kredi sözleşmelerini ve kullanılan bütün kredilerle ilgili sözleşmelerin tümünü birden feshetmektedir.
Genel kredi sözleşmelerinin imzalanması sadece kredi kuruluşuna bir borç yüklemektedir; bu da eğer bütün koşullar mevcutsa krediyi tamamen veya kısmen kullandırtma borcudur. Kredi müşterisi ise sadece genel kredi sözleşmesini imzalamakla her hangi bir borç altına girmiş olmamaktadır, örneğin genel kredi sözleşmesinde öngörülen krediyi kullanmak zorunluluğu yoktur, faiz ödemek zorunda değildir, kararlaştırılan teminatı (mesela ipotek temini) yerine getirmek zorunda değildir. Kredinin teminatını yerine getirmek, talep edilen kredinin müşteriye ödenebilmesi koşuludur ve ancak kredi kullanılması somut olarak talep edildiğinde yerine getirilecektir.
U. Kardeşler Zirai İmalatı Otomotiv Pazarlama Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti’nin yetkilisi olan sanık Nusrettin’in Yüreğir Halkbankası Şubesi’yle imzalamış olduğu 28.06.2006 tarihli genel kredi sözleşmesi uyarınca çek, senet, ipotek vb. teminatlar karşılığında şirket adına kredi kullandığı, sanığın, borçlusu katılan Ö.. A.., alacaklısı Uluğ Kardeşler şirketi olan 04.07.2008 ödeme günlü, 94.580 TL bedelli bonoyu 20.11.2007 tarihinde bankaya verdiği ve bu senede bağlı olarak 10.12.2007 tarihinde 70.000 TL’lik kredi aldığı, kredinin sanık tarafından ödenmemesi üzerine katılan Özcan’a banka tarafından protesto gönderildiğinde katılan Özcan’ın senet altındaki imzanın kendisine ait olmadığını iddia ettiği, ekspertiz raporuna göre de senet altındaki imzanın katılan Özcan’ın eli ürünü olmadığı, bunun üzerine sanığın bono bedelini ödeyeceğini söyleyerek katılanı ikna edip sahte senetle değiştireceğinden bahisle ondan aynı değerde, aynı vade ve tanzim tarihini içeren yeni bir bono alarak 03.01.2008 tarihinde bankaya teslim ettiği, sanığın bu bono karşılığında da kredi aldığı ve borcunu ödemediği, ancak bu senet üzerindeki imzanın katılana ait olduğu, böylece sanığın 70.000 TL bedelinde krediyi alabilmek için sahte senet verdiği ve bu şekilde nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarını işlediği iddia ve kabul olunan somut olayda;
Sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Sanığın benzer şekilde değişik kişiler adına düzenlediği sahte senetlerle aynı banka şubesinden kredi aldığı iddialarıyla hakkında birden çok soruşturma yapılmış olması ve UYAP kayıtlarının incelenmesinde Adana 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 12.07.2010 tarih, 2009/326 E, 2010/298 sayılı kararında, sanık Nusrettin’in, katılan Tevfik Özen adına düzenlediği sahte senedi ibraz ederek aynı banka şubesinden kredi aldığı gerekçesiyle hakkında mahkumiyet kararı verilmiş olması karşısında, sanık hakkında benzer şekildeki eylemleri nedeniyle açılmış tüm dava dosyaları birleştirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 03.07.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.