Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/21541 E. 2014/13913 K. 09.07.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/21541
KARAR NO : 2014/13913
KARAR TARİHİ : 09.07.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/332316
MAHKEMESİ : Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 21/10/2010
NUMARASI : 2010/355 (E) ve 2010/301 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Dolandırıcılık suçunun dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle işlenmesi, bu suçun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren bir durum olarak TCK’nın 158/1-a maddesinde düzenlenmiştir. Madde gerekçesine göre, burada dikkat edilmesi gereken husus, dinin bir aldatma aracı olarak kullanılmasıdır.
Din, bir topluluğun sahip olduğu kutsal kitap, peygamber ve Allah kavramını da genellikle içinde bulunduran inanç sistemi ve bu sisteme bağlı olarak yerine getirmeye çalıştığı ahlaki kurallar bütünüdür. Dini inanç, dine inanan, belirli bir dine mensup kişinin duygularıdır. Bir insanın dini inanç ve duyguları ile doğup büyüdüğü, terbiyesini aldığı ailesi, çevresi ve içinde bulunduğu toplum arasında çok sıkı bir ilişki bulunmaktadır.
Bu nitelikli unsurun gerçekleşebilmesi ve suçun oluşabilmesi için, dini kurallara bağlı olanların, önem verdiği değerler, dini inanç ve duygular aldatma aracı olarak kötüye kullanılmalı, bu suretle gerçekleştirilen hile ile haksız bir yarar da sağlanmış olmalıdır.
Suç tarihinde müştekinin Kırıkkale’ye gitmek üzere Akköprü civarında otobüs beklediği, sanık İ.. G.. ve hakkında tefrik kararı verilen arkadaşı Özgür Duran’ın kullandıkları otomobille yanında durarak gideceği yere bırakabileceklerini söylemeleri üzerine müştekinin otomobile bindiği ve sanıkların aralarında ”adaklarının olduğu ve bir kuran kursuna 500 Euro bağış yapmak istediklerini” konuşmaları üzerine müştekinin kendisinin cami dernek başkanı olduğunu ve bağışı kendisine yapabileceklerini söylemesi üzerine sanığın cebinden çıkardığı tomar halindeki paraları göstererek 500 Euro’sunun olmadığını, 1000 Euro’sunun olduğunu, Türk Lirası olarak üstünü verirse 1000 Euro verebileceğini söylemesi üzerine, müştekinin 400 TL. parası olduğunu söylediği, sanığın da 400 TL’yi alarak 1000 Euro dediği parayı müştekiye verdiği, müştekinin araçtan indikten sonra paranın Euro değilde Türkiye’de karşılığı bulunmayan değersiz Peru parası olduğunu gördüğü;sanığın bu şekilde dolandırıcılık suçunu işlemiş olduğunun iddia edildiği olayda,
1-Sanığın, temyiz dilekçesinde, aynı suçtan başka mahkemeden yargılanarak beraat ettiğini belirtmekle, sanığın yeniden ifadesinin alınarak, hangi dosyadan bahsettiğinin sorulması, ve Ankara 27. Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/341-727 Esas ve Karar sayılı dosyası getirtilerek aralarında bağlantı bulunup bulunmadığının araştırılması, onaylı suretinin dosyaya konularak, dosyaların aynı mahiyette olup olmadığının belirlenmesinden sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
2-Kabule göre de; hapis cezasının alt sınırdan tayin edilmesine rağmen, adli para cezasının belirlenmesi sırasında, yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin, aynı gerekçeye dayanarak tam gün sayısının asgari hadden uzaklaşılması suretiyle sanığa fazla ceza tayini ;
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 09.07.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.