Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/21496 E. 2014/13173 K. 02.07.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/21496
KARAR NO : 2014/13173
KARAR TARİHİ : 02.07.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/265243
MAHKEMESİ : Isparta Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 13/07/2010
NUMARASI : 2009/181 (E) ve 2010/195 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık, sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanık H.. Y..’ın, 24.06.2008 tarihinde şikayetçi A.. Ç..’dan 60 adet keçi ve 57 adet oğlak almak istediği, pazarlık neticesinde 18.000 TL’ye anlaştıkları, paranın bir kısmını peşin ödediği, kalan miktar için ise 11.000 TL bedelli 30.07.2008 keşide tarihli, keşide yeri Ankara, düzenleyicisi Ermet İletişim Telekom İthalat İhracat Limited şirketi olan çeki verdiği, bankaya ibrazında çekin sahte olduğunun anlaşıldığı, Antalya Kriminal Polis Laboratuvarının 11.08.2008 tarih ve 2008/792 sayılı ekspertiz raporunda, çekin matbu bölümlerinin başka çeklerden kopyalanarak sahte şekilde tanzim edildiğinin belirtildiği, bu şekilde sanığın dolandırıcılık ve sahtecilik suçlarını işlediğinin iddia olunduğu somut olayda; sanığın temyiz dilekçesinde sahte çeki Mehmet Pekşen adını kullanan kişiden aldığını, bu kişinin gerçek isminin Yaşar ve Ayten oğlu Gökmen Çalıkıran olduğunu öğrendiğini belirtmesi ve UYAP kayıtlarından yapılan incelemede böyle bir kişinin olduğunun tespiti ve adı geçen hakkında İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından verilen mahkumiyet hükmünün Yargıtay 15 CD’nin 05.02.2014 tarih ve 2012/8106-2014/1958 E-K sayılı ilamıyla düzeltilerek onanması karşısında; G. Ç.’ın adresi tesbit edilip tanık olarak beyanlarına başvurularak suça konu çeki sanığa verip vermediği sorulduktan sonra, bu kişinin yazı ve imza örnekleri alınarak, çekin bu kişi tarafından düzenlenip düzenlemediği veya cironun gerçek olup olmadığının yaptırılacak imza incelemesiyle tespit edilmesinden sonra, sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 02.07.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.