YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/21478
KARAR NO : 2014/6013
KARAR TARİHİ : 01.04.2014
Tebliğname No : 11 – 2010/253937
MAHKEMESİ : Tefenni Sulh Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 12/05/2010
NUMARASI : 2008/90 (E) ve 2010/42 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır.Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-d bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum yada kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kulanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir.
Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için, bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma, bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.
Sanık D.. Ö..’in ….plakalı aracın ruhsat sahibi olduğu, bu aracı sanık M.. Ş..’a haricen sattığı, onun tarafından da Y.E.’a, aracın satıldığı, Yusuf’un aracı sanık Ş.A.’a satıldığı, Ş. A.’un da söz konusu aracı haricen katılan İ.. Ç..’e sattığı ve aracı teslim ettiği, M.. Ş..’un kendisinin alacaklı, D.. Ö..’in borçlu olduğu 6.000 TL bedelli bonoyu Gölhisar İcra Müdürlüğünde icraya koyarak 11.09.2007 tarihinde aracı haczettirerek katılanın elinden alındığı, bu suretle sanıkların birlikte hareket ederek daha önce haricen de olsa satıldığını bildikleri aracı ruhsat sahibi D.. Ö..’in M.. Ş..’a borcu nedeni ile haczettirmeleri şeklinde gerçekleştirdikleri iddia edilen olayda;
Sanıkların eylemlerinin, 158/1-d maddelerinde düzenlenen kamu kurumu olan İcra Müdürlüğünün araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu oluşturabileceği ve bu suça ilişkin davaya bakma ve delilleri takdir etmenin üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesinin görevine gireceği gözetilmeden, görevsizlik kararı verilmesi yerine, suç vasfında yanılgıya düşülmek suretiyle yargılamaya devam edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, katılanın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeyen hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 01.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.