Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/21466 E. 2014/6271 K. 03.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/21466
KARAR NO : 2014/6271
KARAR TARİHİ : 03.04.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/249258
MAHKEMESİ : Alaşehir Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 07/12/2009
NUMARASI : 2008/310 (E) ve 2009/327 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Ticarî faaliyeti meslek olarak icra eden kişilerin, güvenilirliğini sağlamak amacıyla, bu suçun, tacir (kişisel olarak ticaretle uğraşan kimseler) veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticarî faaliyetleri sırasında işlenmesi, TCK’nın 158/1-h bendinde nitelikli hâl kabul edilmiştir. Bu kavramlar Türk Ticaret Kanunun ilgili hükümlerine göre belirlenecektir.
Türk Ticaret Kanunu Madde 14’te, tacir;
“(1) Kişisel durumları ya da yaptığı işlerin niteliği nedeniyle yahut meslek ve görevleri dolayısıyla, kanundan veya bir yargı kararından doğan bir yasağa aykırı bir şekilde ya da başka bir kişinin veya resmî bir makamın iznine gerek olmasına rağmen izin veya onay almadan bir ticari işletmeyi işleten kişi de tacir sayılır. “denilmektedir.
Ticaret şirketleri, aynı yasanın madde 124’te;
”(1)Ticaret şirketleri; kollektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketlerden ibarettir.
(2) Bu Kanunda, kollektif ile komandit şirket şahıs; anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket sermaye şirketi sayılır” şeklinde tanımlanmıştır.
Kooperatif yöneticilerinin, kooperatifin faaliyeti kapsamında, dolandırıcılık suçunu işlemeleri de nitelikli hâl, kabul edilmiştir. Üye sayısı dolmasına rağmen, üyeliğe kabulün devamından bahsederek üye kayıt edilmiş gibi kişinin parasının alınması bu suç tipine örnek gösterilebilir. Kooperatif yöneticilerinin kimler olduğu 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 55. ve devamı maddelerinde tanımlanmıştır. Madde 55 – Yönetim Kurulu, kanun ve anasözleşme hükümleri içinde kooperatifin faaliyetini yöneten ve onu temsil eden icra organıdır. Yönetim Kurulu en az üç üyeden kurulur. Bunların ve yedeklerinin kooperatif ortağı olmaları şarttır. Yönetim Kurulu üyeliğine seçilen tüzel kişiler, temsilcilerinin isimlerini kooperatife bildirir.
Bu suçun oluşabilmesi için, tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin dolandırıcılık suçunu ticari faaliyetleri sırasında işlemiş olmaları gerekir. Keza, kooperatif yöneticilerinin bu nitelikli halden cezalandırılabilmeleri için suçun kooperatifin faaliyeti kapsamında, işlenmesi gereklidir. Bu suçun faili tacir veya şirket yöneticisi yada şirket adına hareket eden kişi yada kooperatif yöneticisi olabilir.
E.Su…Ltd. ticari ünvanlı şirketin C. O. ile ortağı ve Bornova 5. Noterliği’nin 28.04.2008 tarih-11866 yevmiye no’lu imza sirkülerine göre adı geçen şirketi beş yıl süreyle münferiden birlikte temsile yetkili olduğu görünen sanığın, S. T. ve P. O.’i, “şirket hisselerinin tamamını veya bir kısmını dilediği kişi veya kişilere dilediği şartlarda satmaya, devir etmeye, noterliklerdeki hisse devir sözleşmelerini imzalamaya, bedellerini almaya, hisse devri için kararlar almaya, şirket karar defterindeki kararları imzalamaya…” gibi yetkileri hâvi Alaşehir Noterliği’nin ……. tarihli …… yevmiye no’lu vekaletnamesiyle yetkili kılmasıyla, ortak-münferit müdür Cengiz ile sanık vekili Pınar’ın bir araya gelerek aldıkları 18.08.2008 (16 no’lu) tarihli “(sanık Cem’in) şirket müdürlüğünden istifasının kabulüne” dair ortaklar kurulu kararı sonrası (sanığın Alaşehir Noterliğinde düzenlenen 22.08.2008 tarihli azilnamesinin Pınar ve Ü. O.’e 12.09.2008 tarihinde tebliği – Selami için bilâ tebliğ – tarihinde) şirketteki sanık hisselerinin tamamının A. Ö.’e devir ve temlik etmesine dair alınan 17 no’lu ortaklar kurulu kararı ve Bornova 5. Noterliği’nce aynı tarihte düzenlenen hisse devri sözleşmesiyle S. T. vekilliği ile devredilmesini ve bu işlemlerin 18.09.2008 tarihinde Ticaret Sicili Gazetesi’nde yayımlanmasını müteakip; sanığın, şirkette ortaklık ve temsil sıfatlarının kalmadığı ileri sürülen 13.10.2008 ve 20.10.2008 tarihlerinde, şirket adına Akkeçili köyü …….. parsel ve Yeniköy köyü 7 ve 1358 parsellerde kayıtlı olan taşınmazları üçüncü kişiler H.Ü. ve M. Ü.’a tapuda satışlarını gerçekleştirmesi eylemlerinin “zincirleme nitelikli dolandırıcılık” suçunu oluşturduğu iddia edilen somut olayda; Gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak biçimde belirlenebilmesi amacına yönelik olarak; yukarıda özetlenmeye çalışılan süreç içindeki işlemler ve tarihleri de nazara alınıp; şirket müdürüyken “…istifası kabul edilen…” sanığın 18.08.2008 tarihli “ortaklar kurulu” kararının alınmasına dayanak teşkil eden “istifa beyanını havi” belgenin var olup olmadığının araştırılması, azilnamenin diğer vekiller Pınar ve Ü.l O.’e tebliği tarihinde onlarla organik bağı olduğu bildirilen Selâmi’nin sözkonusu azilnameye muttali olup olmadığının irdelenmesi, Alaşehir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2008/278 E sayılı dava dosyasının getirtilip ayrıntılı biçimde incelenmesi, orada toplanan delillerin bir örneğinin dosyaya intikalinin sağlanıp, kamu davası açısından tartışılması, sanığın 21.10.2009 tarihli sorgusunda adı geçen Ömer ve Sevil Dericioğlu ile bir dönem sanık adına hareket eden vekiller S.T., Pınar ve Ü.O.’in ve çalışan soyadı bildirilmeyen Önder’in tanık sıfatıyla usulünce dinlenmeleri, 01.09.2008 tarihli “protokol” içeriğinin dava ile bağlantısının ortaya konulması, toplanan deliller birlikte değerlendirilerek sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik soruşturma ile yazılı şekilde karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1.maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 03/04/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.