Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/21206 E. 2014/13130 K. 02.07.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/21206
KARAR NO : 2014/13130
KARAR TARİHİ : 02.07.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/285738
MAHKEMESİ : Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 29/12/2009
NUMARASI : 2008/302 (E) ve 2009/264 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
O yer Cumhuriyet savcısının temyiz isteminin sanıklar hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan beraat hükümlerini de içerdiği belirlenerek yapılan incelemede;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-d bendinde belirtilen kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum yada kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kullanılmasının ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir.
Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için, bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma, bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.
Sanıklar A.. Y.., B.. E.., B.. K.. ve A.. Ö..’in, fikir ve eylem birliği içinde hareket etmek suretiyle, şikayetçi S.. Ö.. adına tapuda kayıtlı olan taşınmazın satışı için vekaletname çıkarmak üzere, şikayetçi Sefer’e benzeyen ve onun yaşlarında olan, ancak açık kimlik bilgileri tespit edilemeyen bir şahsı da yanlarına alarak Sincan 5. Noterliği’ne gittikleri, şikayetçi S.. Ö..’ün kimlik bilgilerini içeren, ancak; üzerinde açık kimliği tespit edilemeyen şahsa ait fotoğraf bulunan ve aslı ele geçirilemeyen nüfus cüzdanını, taşınmazın satışı için sanık Bünyamin’e yetki veren vekaletname çıkarmak için notere ibraz ettikleri, Sincan 5. noteri F.. T..’un, S.. Ö..’ün 1932 doğumlu olması nedeniyle akli melekelerinin yerinde olup olmadığına dair rapor aldırılmasının gerektiğini söylediği, bunun üzerine sanıkların doktor raporunu temin ederek tekrar noterliğe döndükleri, S.. Ö.. adına kayıtlı taşınmazın satılması için sanıklardan B.. E..’in vekil tayin edilmesine ilişkin vekaletnamenin düzenlendiği, ancak; imzalar henüz tamamlanmadan noter F.. T..’un durumdan şüphelenerek ibraz edilen nüfus cüzdanındaki bilgileri araştırmaya başladığı, kendisini S.. Ö.. olarak tanıtan şahsa kimliğiyle ilgili sorular sorması üzerine, sanık A.. Y..’un ibraz etmiş olduğu nüfus cüzdanını geri alarak yanındaki diğer sanıklarla birlikte noterlikten ayrıldıkları şeklinde gerçekleşen olayda;
Anayasa’nın 141, 5271 sayılı CMK’nın 34/1. ve 230. maddeleri ile 1412 sayılı CMUK’nın 308/7. maddeleri uyarınca, mahkeme kararlarının denetime olanak verecek biçimde açık ve gerekçeli olması ve Yargıtay’ın bu işlevini yerine getirmesi için, iddia, savunma ve tanık beyanları ile delillere yer verilmesi, gerekçe bölümünde, mevcut delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin açıkça gösterilmesi, ulaşılan kanaat ve delillerle sonuç arasında bağ kurulması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde gerekçesiz karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet savcısı ve sanıklar müdafiilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan; diğer yönleri incelenmeyen hükümlerin bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 02/07/2014 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.