Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/21151 E. 2014/13267 K. 03.07.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/21151
KARAR NO : 2014/13267
KARAR TARİHİ : 03.07.2014

Tebliğname No : 15 – 2011/279405
MAHKEMESİ : Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 22/07/2011
NUMARASI : 2010/424 (E) ve 2011/221 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi
Kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü,yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle,klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten süjelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Somut olayda; Gaziantep ilinde bulunan katılan Dursun’un, “sahibinden.com” adlı internet sitesinde 2008 model beyaz renkli 1840 çekici ve mercedes marka TIR’ın satılık ilanını görmesi üzerine ilanda yazılı olan telefon numarasını aradığı ve kendisini Kahraman ismiyle tanıtan ve Bilecik ilinde bulunduğunu söyleyen sanık Soner ile görüştüğü, çekici ve TIR’ın satımı için 110.000 TL’ye anlaştıkları, sanığın 2.000 TL kaparo istediği, katılanın da sanığın “Bülent Genez” sahte kimliğiyle açmış olduğu Halkbankasına ait hesaba 2.000 TL havale ettiği, ertesi gün Bilecik iline giden katılanın, sanığı aradığında ulaşamadığı, katılanın şikayeti üzerine sanığın “B. G.” sahte kimliğiyle parayı çekmeye çalıştığı sırada polislerce yakalandığı sabit olmakla nitelikli dolandırıcılık suçunun oluştuğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak ;
Sanığın, hileli hareketlerle katılandan 2.000 TL haksız menfaat temin ettikten sonra kamu davası açılmadan önce 22.09.2010 tarihinde katılanın banka hesabına 2.000 TL havale etmek suretiyle zararı giderdiği, ancak katılanın duruşmada Bilecik iline gidiş dönüş masrafı olarak 2.000 TL harcadığını beyan etmesi üzerine, sanığın bu sefer kovuşturma evresinde 20.07.2011 tarihinde 2.000 TL daha gönderdiği, TCK’nın 168. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için , sanığın mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen gidermesi gerektiği, buradaki zarar kavramından hileli hareketlerle elde edilen haksız menfaat miktarının anlaşılması gerektiği, sonradan yapılan dolaylı masrafların bu kapsamda değerlendirilemeyeceği, zira TCK’nın 158/1-e, f, j maddelerince hapis cezasının yanında hükmolunan adli para cezalarının tayininde suçtan elde edilen haksız menfaat miktarının esas alındığı, somut olayda da mahkemece sanık hakkında 200 gün karşılığı 4.000 TL adli para cezasına hükmedilmesi suretiyle haksız menfaat miktarının bu şekilde belirlenmiş olduğu, bu durumda sanığın, katılanın uğramış olduğu zararı soruşturma aşamasında giderdiği anlaşıldığından, sanık hakkında TCK’nın 168/1 maddesi uygulanması gerektiği gözetilmeden aynı maddenin 2. fıkrasının uygulanması suretiyle fazla ceza tayini,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 03.07.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.