Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/21145 E. 2014/13354 K. 03.07.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/21145
KARAR NO : 2014/13354
KARAR TARİHİ : 03.07.2014

Tebliğname No : 15 – 2011/278925
MAHKEMESİ : Manisa 1. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 23/06/2011
NUMARASI : 2011/158 (E) ve 2011/208 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Dolandırıcılık suçunun, kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle işlenmesi TCK’nın 158/1-b bendinde, bu suçun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren bir durum olarak kabul edilmiştir. Kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlar, başkalarına güven duymaya, sığınmaya en fazla ihtiyaç duyduğu anlardır. Kişinin örneğin doğal bir afete veya trafik kazasına maruz kalmasından ya da hastalığı yüzünden içine düştüğü çaresizlikten yararlanılarak aldatılması daha kolaydır. Zor ve tehlikeli durumda olduğunu söyleyerek menfaat sağlanması, acıma ve yardım duygularının kötüye kullanılması suretiyle suçun işlenmesindeki kolaylık nedeniyle bu hâl ağırlaştırıcı neden sayılmıştır. Bir yakınının hastanede, karakolda, cezaevinde, vb, zor veya tehlikeli bir durumda olduğundan bahisle, ona götürülmek üzere para ve eşya olarak mağduru dolandıran kimse, onun, merhamet, acıma, yardıma koşma, korku ve telaşa kapılma duygularını sömürmektedir. Tehlikeli durumun gerçekte var olmadığı halde mağdurun buna inandırılmış olması nitelikli halin uygulanması için yeterlidir. Yalanda olsa mağdur gerçekte düşmüş olabileceği tehlikeli durum veya zor şartlar içine düşmekte ve o durumun gerektirdiği ruhsal ve psikolojik tepkilerle hareket etmektedir.
Sanıkların fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ederek, katılan Mukaddes’i telefonla arayıp, Manisa Celal Bayar Üniversite Hastanesi’nde yatarak tedavi görmekte olan torunu Onur’un rahatsızlandığını, yoğun bakım ünitesinden aradıklarını, kanaması olduğunu ve acil ilaç kullanması gerektiğini söyleyerek 700 TL’lik ilacın alınmasını onaylayıp onaylamadığını sordukları, katılanın da torununun kurtarılması için ne gerekiyorsa yapmalarını istediği, bir süre sonra katılanın evine giden sanık Serkan’ın 700 TL parayı aldığı, daha sonra hastane yetkilileriyle görüşen katılanın böyle bir olayın yaşanmadığını öğrendiği ve bu şekilde nitelikli dolandırıcılık suçunu işledikleri iddia olunan somut olayda;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanıkların yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak;
TCK’nın 158/1-b maddesindeki nitelikli dolandırıcılık suçunun oluştuğu gözetilmeden suç vasfında hataya düşülerek yazılı şekilde basit dolandırıcılık suçundan hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı Kanun’un 326/son maddesi uyarınca ceza miktarı yönünden kazanılmış hakkın gözetilmesine, 03.07.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.