YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/21009
KARAR NO : 2014/13121
KARAR TARİHİ : 02.07.2014
Tebliğname No : 11 – 2010/279455
MAHKEMESİ : Aydın 1. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 28/04/2010
NUMARASI : 2010/56 (E) ve 2010/503 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli,olayın özelliği,fiille olan ilişkisi,mağdurun durumu,kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Sanıkların, ellerindeki sahte altınları piyasada bozdurmak için anlaştıkları, sanık Mine, amcası sanık Oktay, kardeşi sanık Cem ve arkadaşı sanık Bora ile birlikte kiraladıkları araçla Bodrum’dan Aydın’a geldikleri, sanıkların sahte olduğu belirlenen metalleri, önce kendi aralarında paylaştıkları, sanık Mine’nin mağdura ait işyerine girerek iki adet altın satacağını söyleyerek mağdurdan 530 TL para aldığı, bu arada diğer sanıklardan birinin, mağdurun işyerine gelerek aynı altınlardan satmak istediği, bu durumu gören mağdurun, durumdan şüphelenerek sanık Mine’yi aramaya başladığı, sanık Mine’nin başka birine sahte altın satmaya çalışırken yakalandığı, henüz durumun polise bildirilmeden sanığın kendi rızasıyla aldığı parayı mağdura iade ettiği, böylece sanıkların eylem ve fikir birliği içinde hareket ederek mağduru aldatmak suretiyle haksız menfaat temin ederek dolandırıcılık suçunu işlediklerinin iddia edildiği olayda, sanık, mağdur ve tanık beyanları ile tüm dosya kapsamına göre, suçun sanık tarafından işlendiği sabit olmakla bu gerekçelere dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanıklar ve müdafiinin temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-Sanık Mine’nin ve mağdurun, soruşturma aşamasında zararın giderildiğini belirttikleri dikkate alınarak, sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK’nın 168/1. maddesi gereğince indirim yapılması gerektiği gözetilmeden, aynı Kanun’un 168/2. maddesinin uygulanarak fazla ceza tayini,
2-5271 sayılı CMK’nın 324/1 ve 326/2. maddeleri uyarınca, iştirak halinde işlenen suçlarda sanıkların, sebebiyet verdikleri yargılama giderlerinden ayrı ayrı, geriye kalan ortak yargılama giderlerinden eşit şekilde sorumlu oldukları gözetilmeden yazılı şekilde müteselsilen tahsiline karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar ve müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 02/07/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.