YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/20994
KARAR NO : 2014/8139
KARAR TARİHİ : 28.04.2014
Tebliğname No : 11 – 2010/277580
MAHKEMESİ : Balıkesir 1. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 17/03/2010
NUMARASI : 2009/176 (E) ve 2010/72 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Dolandırıcılık suçunun, kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle işlenmesi TCK’nın 158/1-b bendinde, bu suçun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren bir durum olarak kabul edilmiştir. Kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlar, başkalarına güven duymaya,sığınmaya en fazla ihtiyaç duyduğu anlardır. Kişinin örneğin doğal bir afete veya trafik kazasına maruz kalmasından ya da hastalığı yüzünden içine düştüğü çaresizlikten yararlanılarak aldatılması daha kolaydır. Zor ve tehlikeli durumda olduğunu söyleyerek menfaat sağlanması, acıma ve yardım duygularının kötüye kullanılması suretiyle suçun işlenmesindeki kolaylık nedeniyle bu hâl ağırlaştırıcı neden sayılmıştır. Bir yakınının hastanede, karakolda, cezaevinde, vb, zor veya tehlikeli bir durumda olduğundan bahisle, ona götürülmek üzere para ve eşya olarak mağduru dolandıran kimse, onun, merhamet, acıma, yardıma koşma, korku ve telaşa kapılma duygularını sömürmektedir. Tehlikeli durumun gerçekte var olmadığı halde mağdurun buna inandırılmış olması nitelikli halin uygulanması için yeterlidir. Yalanda olsa mağdur gerçekte düşmüş olabileceği tehlikeli durum veya zor şartlar içine düşmekte ve o durumun gerektirdiği ruhsal ve psikolojik tepkilerle hareket etmektedir.Katılan Ş. A.’ın, Balıkesir Devlet Hastanesinde Genel Cerrahi polikliniğinde tedavi görmekte olan annesinin yanında refakatçi olarak bulunduğu sırada, servis odasına gelerek kendisini hastanede görevli doktor olarak tanıtan sanığın, katılana, annesinin başka bir hastaneye ambulans ile götürüleceğini, filminin çekilmesinin gerektiğini belirterek, bu duruma inanan katılandan, sözde işlemlerin tamamlanması bahanesiyle altın bileziğini aldığı, aynı yöntemi kullanarak farklı bir tarihte ise; Katılan A.. E..’in, Atatürk Devlet Hastanesinde nöroloji polikliniğinde tedavi görmekte olan annesinin yanında refakatçi olarak bulunduğu sırada, servis odasına gelerek kendisini eczane sahibi olarak tanıtan sanığın, katılana, annesinin doktoru ile görüştüğünü emar çekilmesi gerektiğini belirterek, yardımcı olacağından bahisle bu duruma inanan katılandan, sözde işlemlerin tamamlanması bahanesiyle 300 TL parasını aldığı ve bu şekilde sanığın üzerine atılı nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-Oluşa, toplanan delillere ve somut olaya göre; katılanın tehlikeli durumda, zor şartlar altında veya çaresizlik içerisinde bulunduğunu gösteren somut bir belirlemenin yapılamadığının anlaşılması karşısında; sanığın, her iki mağdura yönelik bu şekilde gerçekleştirdiği söz konusu eyleminin, 5237 sayılı TCK’nın 158/1-b maddesi kapsamında “kişinin içerisinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle dolandırıcılık” suçunu oluşturmayacağı, eylemin aynı Kanunun 157/1. Maddesinde düzenlenen basit dolandırıcılık suçunu oluşturacağı gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülmek suretiyle sanık hakkında, 158/1-b maddesi uygulanarak fazla ceza tayini,
Kabule göre de;
2-Hapis cezaları alt sınırdan tayin edildiği halde adli para cezaları belirlenirken yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin, aynı gerekçeyle tam gün sayısının asgari hadden uzaklaşılması suretiyle belirlenerek sanığa fazla para cezası tayin edilmesi,
3-Çorum 3.Asliye Ceza Mahkemesince, 01.05.2008 tarihinde verilen, 2006/514 esas, 2008/178 Karar sayılı olan ve 2 yıl 6 ay hapis cezasına ilişkin mahkumiyet hükmünün kesinleşme tarihinin 15.05.2013 tarihi olduğu, kanundaki şartlarının oluşmadığı ve bu nedenle tekerrüre esas alınamayacağı gözetilmeden sanık hakkında mükerrirler hakkındaki infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 28.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.