YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/20975
KARAR NO : 2014/13444
KARAR TARİHİ : 07.07.2014
Tebliğname No : 11 – 2010/228702
MAHKEMESİ : Adana 2. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 06/04/2010
NUMARASI : 2009/368 (E) ve 2010/156 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların,ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanığın hisse sahibi ve yetkilisi olduğu şirkete katılan bankandan pos cihazı aldığı, 15/04/2009 tarihinde 16 ayrı kredi kartından 99150 TL bedelli işlem gerçekleştirdiği, ertesi günü 16/04/2009 tarihinde saat 08:47 ile 09:07 saatleri arasında 10 farklı banka hesabına EFT işlemi gerçekleştirdiği, aynı gün pos cihazından iade işlemleri gerçekleştirdiği ve 99,150 TL’yi bankaya iade etmediği, mal satımına ilişkin bir belgenin de bulunmadığı olayda;
Sanığın H. K. isimli Tarsus’ta esnaflık yapan bir müşterisinin kendi ailesi ve arkadaşları için sipariş verdiğini, bir gün sonrada kredi kartlarını kullanarak ödeme yaptığını, sonrasında siparişi iptal ettirdiğini ancak kendisinin daha önce hesaptaki parayı kullandığını, sonrasında paranın bir kısmını bankaya ödediğini savunması karşısında; gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti için, sanığın beyanından adı geçen H. K.’nın beyanı alınarak böyle bir sipariş verip vermediğinin sorulması, ayrıca pos cihazında kullanılan kredi kartlarının sahte olup olmadıkları veya sahiplerinin rızası dışında kullanılıp kullanılmadığının tespiti için ilgili bankalardan araştırılması ve kartı başkasına kullandırıp kullandırmadıkları yönünden kredi kartı sahiplerinin beyanları alınarak, kartların sahte olması veya sahiplerinin rızası hilafına kullanılması durumunda TCK’nın 245. maddesinde düzenlenen banka ve kredi kartlarının kötüye kullanılması suçunu oluşturacağı da gözetilerek sanıkların hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekili ve sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 07/07/2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.