Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/20974 E. 2014/13080 K. 02.07.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/20974
KARAR NO : 2014/13080
KARAR TARİHİ : 02.07.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/228648
MAHKEMESİ : Mersin 2. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 22/12/2009
NUMARASI : 2008/466 (E) ve 2009/456 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de;“Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de,birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının,özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin,kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır. Bilişim sisteminden maksat,verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü,yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için,dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların,ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanığın, suç tarihinden önce katılandan hayvan alarak katılana 6.000 TL borçlandığı, borcunun tamamını zamanında ödemeyince bu kez katılana suça konu 4.750 TL bedelli çeki verdiği, katılan çekin verildiği anda bankaya sorduğunda çekin çalıntı olduğunun bildirildiği, müşteki banka yazısına göre, İstanbul’daki şubeden Sivas’a gönderilen birçok müşteri hesabına bastırılan yirmi dört adet çekin kaybolduğunun bildirildiği, böylece sanığın çalıntı çekleri kullanarak resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda,
1-Nitelikli dolandırıcılık suçundan verilen mahkumiyet kararına yönelik temyiz incelemesinde;
Sanığın, katılana çek vermeden önce borçlandığı, bu borcun ödenmemesi üzerine, suça konu çeki verdiği, bu nedenle baştan dolandırıcılık kastıyla hareket etmediği dikkate alınarak ve sanığın, önceden doğmuş bir zarar veya doğmuş bir borç için hileli davranışlarda bulunması halinde zarar veya borç, kandırıcı nitelikteki davranışlar sonucu doğmayacağından dolandırıcılık suçunun oluşmayacağının anlaşılması karşısında, sanığın 5271 sayılı CMK’nın 223/2-a maddesi gereğince beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,
2-Resmi belgede sahtecilik suçundan verilen mahkumiyet kararına yönelik temyiz incelemesinde;
Gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkarılması açısından, suça konu çek aslının adli emanette bulunduğu bildirilmesine rağmen, aslı veya onaylı suretinin dosyaya konulmadığı, mahkemece çek üzerinde yapılan incelemenin de, çekin bütün unsurlarını kapsamadığı dikkate alınarak, suça konu çekin aslı ya da onaylı suretinin getirtilerek, aldatma kabiliyetinin bulunup bulunmadığının tespiti, yapılan sahtecilikte aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığının takdir ve tayininin hakime ait olduğu da dikkate alınarak, söz konusu çekin mahkeme heyeti tarafından incelenip, unsurlarının tam olup olmadığının tespiti, çekin keşidecisinin çağrılarak, çekteki yazı ve imzaların kendisine ait olup olmadığı, sanıkla veya sanığın ifadesinde adı geçen Sait Kaysı isimli kişiyle daha önce ticari ilişkisinin bulunup bulunmadığı hususlarının sorulması, sanığın ifadesinin yeniden alınarak, Sait Kaysı isimli kişi ile aralarındaki ticari ilişkiye dair elinde fatura veya başka bir belge bulunup bulunmadığının sorulması, varsa dosyaya konulması, tespit edilmesi halinde adı geçen kişinin de dinlenerek, söz konusu çeki sanığa verip vermediğinin sorulması, sanık, keşideci, Sait Kaysı ve diğer cirantaların yazı ve imza örneklerinin usulüne uygun alınarak, mukayeseye elverişli imza ve yazı asıllarının bulunduğu belgelerle birlikte çek aslının kriminale gönderilerek, çekteki yazı ve imzaların kime ait olduğunun belirlenmesi, bankaya yazı yazılarak çekin, dolu mu boş mu kaybolduğunun sorulması, buna dair evrakların onaylı suretlerinin dosya içine getirtilmesi, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ve yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 02/07/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.