Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/20728 E. 2014/13190 K. 03.07.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/20728
KARAR NO : 2014/13190
KARAR TARİHİ : 03.07.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/265355
MAHKEMESİ : İzmir 13. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 23/12/2009
NUMARASI : 2008/292 (E) ve 2009/1153 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.
Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Katılanın aracını satmak amacıyla ilan verdiği, bunun üzerine kendisini Y. T. olarak tanıtan sanık A.. Y.. ile kendisini Ali Dursun olarak tanıtansanık E.. G..’nun katılan ile irtibat kurarak aracın alım satımı konusunda anlaştıkları, sanıkların ödemeyi çekle yapmak istedikleri ancak katılanın kabul etmediği, sanıkların katılanı kendilerine ait olduğunu söyledikleri bir işyerine götürüp güven sağladıkları, daha sonra sanıkların tekrar katılanın işyerine gittikleri, 1.000 TL kaparo bırakarak aracı servise göstermek istediklerini beyan ettikleri ve bu bahane ile aracı aldıkları, katılanın aracı teslim ettiği ancak belgelerini teslim etmediği, sanıkların aracı alarak oradan ayrıldıkları, katılanın sanıklara bir daha ulaşamadığı, üç ay sonra aracın İstanbul ilinde bulunarak katılana teslim edildiği iddia olunan olayda, soruşturma aşamasında katılanın, sanıkları fotoğraflarından teşhis ettiğine ilişkin 28/03/2008 tarihli ifadesine karşın duruşmada verdiği ifadesinde “İzmir emniyetinde sadece fotoğraf üzerinden kendisini Y. T. olarak tanıtan kişiyi teşhis ettiğini, yüz yüze herhangi bir teşhise katılmadığını” belirtmesi ve sanıkların da suçlamayı kabul etmemiş olmaları karşısında, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespiti bakımından, katılan ile sanıkların mahkemede yüzleştirilerek dolandırıcılık yapan şahısların sanıklar olup olmadığının kesin olarak belirlemesi, bu mümkün olmadığı taktirde sanıkların teşhise elverişli yeni çekilmiş fotoğraflarının temin edilerek katılanın kesin teşhisinin sağlanmasından sonra toplanan tüm delillerin birlikte değerlendirilerek sonucuna göre sanıkların hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiren, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık A.. Y.. ve müdafii, sanık E.. G..’nun temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 03.07.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.