Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/20725 E. 2014/13189 K. 03.07.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/20725
KARAR NO : 2014/13189
KARAR TARİHİ : 03.07.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/264951
MAHKEMESİ : Fethiye 1. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 11/06/2010
NUMARASI : 2009/475 (E) ve 2010/464 (K)
SUÇ : Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için; failin bir malın zilyedi olması, malın iade edilmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere faile rızayla tevdi ve teslim edilmesi, failin kendisine verilen malı, veriliş gayesinin dışında, zilyedi olduğu malda malikmiş gibi satması, rehnetmesi tüketmesi, değiştirmesi veya bozması ve benzeri şekillerde tasarrufta bulunması ya da devir olgusunu inkar etmesi şeklinde, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi hâlinde, nitelikli hali oluşmaktadır.
1-Sanığın, yetkili yönetmen olarak çalıştığı A.M./F. Kargo irtibat bürosunda görevi gereği kendisine teslim edilen kasadan toplam 15,947.98 TL’lik açık verdiği, böylece görevi gereği kendisine teslim edilen katılan kargo şirketlerine ait parayı uhdesine geçirdiği iddia olunan olayda, sanığın açık görülen miktarın kargo şirketlerinin program hatası, işe başlamadan önce girilmeyen kargo bilgilerinin sonradan girişinin yapılması gibi nedenlerden meydana geldiğini, çalıştığı dönemde başka şubelerde de benzer hatalar nedeniyle açık görüldüğünü savunması karşısında, gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti için, katılan şirket kayıt, defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak meydana geldiği iddia olunan kasa açığının gerçekte olup olmadığı ve nedenlerinin tespit ettirilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun taktir ve tayini gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabule göre de;
2-Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 19.06.2007 tarih ve 2007/10-108-152 sayılı ilamında da belirtildiği gibi yasa koyucunun ayrıca adli para cezası öngördüğü suçlarda, hapis cezasının alt sınırdan tayini halinde mutlak surette adli para cezasının da alt sınırdan tayini gerektiği yönünde bir zorunluluk bulunmamakta ise de, bunun gerekçelerinin gösterilmesi, dayanılan gerekçelerin de yasal olması ve dosya içeriğiyle örtüşmesi gerektiği halde mahkemece adli para cezasının gerekçe gösterilmeksizin alt sınırın üzerinde tayin edilmesi suretiyle 5237 sayılı TCK’nın 61. maddesine aykırı davranılması,
3-5237 sayılı Kanun’un 53. maddesinin 1. fıkrasının “c” bendinde yer alan hak ve yetkileri kullanmak yönündeki yoksunluğun, kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından koşullu salıverilmeye kadar, üstsoyu ile diğer kişiler yönünden ise cezanın infazı tamamlanıncaya kadar sürmesine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 03.07.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.