Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/20682 E. 2014/13194 K. 03.07.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/20682
KARAR NO : 2014/13194
KARAR TARİHİ : 03.07.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/229274
MAHKEMESİ : Kayseri 1. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 04/12/2009
NUMARASI : 2008/231 (E) ve 2009/490 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için,ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Somut olayda; Y. İç giyim M. İnş. Gıda San Tic. Ltd Şti’nin müdürünün A. A. olduğu, A. A.’ın 28.04.2006 tarihinden itibaren 10 yıl süre ile şirketi münferiden atacağı imza ile temsile yetkili kılındığı, 2007 yılında A. A.’ın Ziraat Bankası Karadeniz Ereğlisi Şubesinden almış olduğu 0230433 nolu çeki bir şekilde ele geçiren sanığın mobilya işi ile uğraşan katılanla bağlantı kurup, satın almaya karar verdiği mobilya karşılığında suça konu çeki 10.09.2007 keşide tarihli ve 9450 YTL bedelli olarak düzenleyip, keşideci yerini imzalayıp verdiği ve karşılığında mobilya aldığı, ödeme zamanı geldiğinde ödeme yapılmadığından dolayı katılanın karşılıksız çek düzenleme suçundan şikayetçi olduğu, sanığın çek düzenlemeye yetkili olmadığı iddiasıyla hakkında nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından dava açıldığı, mahkemece yapılan yargılama sonunda sanığın çek keşide etmeye yetkisinin bulunmadığı, ancak; sanık Y.. K.. in bahsi geçen şirketin hissedarı olup, fiilen çalışmakta olduğu benzer şekilde çekler düzenleyerek kullandığı, her ne kadar çek keşide etmeye yetkisi yok ise de; temyiz konusu olmayan resmi belgede sahtecilik suçu açısından, suçun manevi unsurunun oluşmadığının kabulüyle beraat kararı verilirken bu defa çekin bedelinin ödenmemesi nedeniyle nitelikli dolandırıcılık suçundan mahkumiyet kararı vermek suretiyle gerekçede çelişkiye düşülmesi ve sanığın savunmasında Y. İç giyim M. İnş. Gıda San Tic. Ltd Şti’nin ortağı olduğu ve zaman zaman şirket adına çek keşide ettiğini, suça konu çeki keşide edip kullanmak üzere amcasının oğlu olan Namık Kemal Kırpınar’a verdiğini savunması karşısında; gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespiti bakımından, sanığın suç tarihinde şirket ortağı olup olmadığının Ticaret Sicil Memurluğundan sorulması, şirket müdürü olduğu anlaşılan Aykut Arslan’ın beyanına başvurularak sanığa çek düzenlemesi konusunda yazılı veya sözlü herhangi bir yetki verip vermediğinin tespiti, suça konu çekin katılan şirkete sanık tarafından verilip verilmediğinin Namık Kemal Kırpınar ve katılan şirket yetkilisinin dinlenerek belirlenmesi, suça konu çek ile ilgili olarak icra takibi yapılmış ise şirket yetkililerince imzaya itirazda bulunup bulunmadıkları da belirlenerek sonucuna göre denetime izin verecek biçimde hile unsurunun ne şekilde oluştuğu belirlenip sanığın hukuki durumunun taktir ve tayini gerekirken eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabule göre de;
5237 sayılı TCK’nın 158. maddesinin 1. fıkrasının (e), (f) (i) ve (k )bentlerinde sayılan hallerde adli para cezasının tayininde tespit olunacak temel gün, suçtan elde olunan haksız menfaatin iki katından az olmayacak şekilde asgari ve bu miktara yükseltilerek belirlenecek gün sayısı üzerinden arttırma ve eksiltmeler yapıldıktan sonra ortaya çıkacak sonuç gün sayısı ile bir gün karşılığı aynı kanunun 52. maddesi uyarınca, 20-100 YTL arasında takdir olunacak miktarın çarpılması neticesinde sonuç adli para cezasının belirlenmesi, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 19.06.2007 tarih ve 2007/10-108-152 sayılı ilamında da belirtildiği gibi yasa koyucunun ayrıca adli para cezası öngördüğü suçlarda, hapis cezasının alt sınırdan tayini halinde mutlak surette adli para cezasının da alt sınırdan tayini gerektiği yönünde bir zorunluluk bulunmamakta ise de, bunun gerekçelerinin gösterilmesi, dayanılan gerekçelerin de yasal olması ve dosya içeriğiyle örtüşmesi gerektiği halde mahkemece adli para cezasının gerekçe gösterilmeksizin TCK’nın 158/1-f. son maddesi gereğince temel ceza belirlenirken doğrudan haksız elde olunan yararın iki katının esas alınması yerine iki katın üzerinde belirlenerek alt sınırın üzerinde tayin edilmesi suretiyle 5237 sayılı TCK’nın 61. maddesine aykırı davranılması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 03.07.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.