Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/20541 E. 2014/5796 K. 27.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/20541
KARAR NO : 2014/5796
KARAR TARİHİ : 27.03.2014

Tebliğname No : 15 – 2012/114370
MAHKEMESİ : Tarsus 1. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 16/02/2012
NUMARASI : 2009/137 (E) ve 2012/38 (K)
SUÇ : Kamu kurum ve kuruluşların zararına dolandırıcılık, özel belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-e bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hal kabul edilmiştir. Hangi kurum ve kuruluşların, kamusal nitelik taşıdığı, o kurumun kadro bakımından bağlı olduğu durumu düzenleyen mevzuata göre belirlenir. Bu nitelikli halin oluşması için, eylemin kamu kurum ve kuruluşlarının mal varlığına zarar vermek amacıyla işlenmesi gerekir. Zarar vermek, kamu kurum ve kuruluşlarından hakkı olmayan bir parayı almak yada bir borcu geri vermemek şeklinde olabilir. Bu suçun zarar göreni kamu kurum ve kuruluşunun tüzel kişiliğidir. Kamu kurum ve kuruluşlarının zarar görmesi söz konusu değilse bu suç oluşmayacaktır. Dolandırıcılık suçunun kamu yararına çalışan hayır kurumlarının zararına işlenmesi madde kapsamında değildir.
Sanığın, 2004 yılında eczacı olan A.. O.. K.. isimli şahsın diplomasını muvazaalı olarak aldığı, akabinde eşi olan D.. Y.. ile birlikte Atabey adlı eczaneyi açıp işletmeye başladığı, sanığın bu çerçevede 10.2.2004 ile 21.6.2005 tarihleri arasında büyük çoğunluğu kendi akrabalarına ait olan 94 adet reçeteye toplam 192 sahte kupür yapıştırarak Emekli Sandığına fatura etmek suretiyle 13.352,05 TL haksız menfaat temin ettiğinin iddia edildiği olayda,
Sanık ile birlikte aynı suçları iştirak halinde işlediği iddia edilen D.. Y.. hakkında Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığının 04/04/2007 tarihli iddianamesiyle kamu davası açıldığı ve aynı mahkemenin 2007/108 esas numarasına kaydedildiği, bu dava dosyasının mahkemece 02/12/2008 tarihinde karara çıkartılıp temyiz edilmesi üzerine dairemizin 4.4.2012 tarih ve 2011/25237 esas ve 2012/33832 karar sayılı ilamı ile bozularak mahalli mahkemesine gönderildiği anlaşıldığından, öncelikle Tarsus Ağır Ceza Mahkemesinin 2007/108 esas ve 2008/402 karar sayılı dava dosyasının getirilerek incelenmesi, aralarında fiili ve hukuki irtibat bulunması nedeniyle her iki dosyanın birleştirilerek, delillerin birlikte değerlendirilmesi, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdirinin gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 27.3.2014 tarihinde oy birliği ile karar verildi.