Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/20260 E. 2014/12777 K. 25.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/20260
KARAR NO : 2014/12777
KARAR TARİHİ : 25.06.2014

Tebliğname No : 15 – 2011/276239
MAHKEMESİ : Enez Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 26/05/2011
NUMARASI : 2011/17 (E) ve 2011/93 (K)
SUÇ : Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için; failin bir malın zilyedi olması,malın iade edilmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere faile rızayla tevdi ve teslim edilmesi, failin kendisine verilen malı, veriliş gayesinin dışında, zilyedi olduğu malda malikmiş gibi satması, rehnetmesi tüketmesi, değiştirmesi veya bozması ve benzeri şekillerde tasarrufta bulunması ya da devir olgusunu inkar etmesi şeklinde, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Enez Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2004/32 Esas sayılı, şikayetçinin davalısı olduğu şufa davasında, sanığın davacı şahsın dava vekilliğini üstlendiği, yargılama neticesinde şikayetçiden 350,00TL vekalet ücreti, 216,00 TL harç ve 186,55 TL yargılama gideri alınarak davacıya ödenmesine dair mahkemece karar verildiği, sanığın şikayetçiye 752,55 TL vekalet ve yargılama ücretinin kendisine ödendiği takdirde icra takip işlemini başlatmayacağını söylediği, şikayetçinin 01.11.2005 ve 18.07.2005 tarihlerinde her biri 200,00TL tutarlı toplam 400,00 TL posta havalesi ile sanığa gönderdiği ayrıca 350,00 TL vekalet ücretini de 10.10.2005 tarihinde sanığa elden teslim ettiği, şikayetçi ve sanığın vekalet ücretinin 10.10.2005 tarihinde peşin ödendiğine dair aralarında belge düzenledikleri, sanığın toplam 750,00TL ücreti tahsil etmesine rağmen, uhdesinde tutarak müvekkiline ödeme yapmadığı, bu nedenle Enez İcra Müdürlüğü’nün 2005/362 Esas sayılı dosyası üzerinden müvekkili tarafından 17.11.2005 tarihinde şikayetçiye icra takibi başlatıldığı, sanığın bu eylemiyle hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda, sanığın, şikayetçinin davalısı olduğu hukuk davasında davacının vekilliğini üstlendiği, dava sonunda davacı lehine hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin tarafına ödenmesini istediği ve bir kısmını PTT havalesi ile bir kısmını haricen tahsil etmesine rağmen, vekilliğini üstlendiği davacıya bildirmediğinden, davacının şikayetçiye icra takibi yaptığı anlaşılmakla; suça konu olayda şikayetçi ile sanık arasında hizmet ilişkisi olmadığı, fakat tanık Nuri’ye karşı suçun işlendiğinin kabul edilmesi gerektiği, adı geçen kişinin de duruşmada dinlendiği dikkate alınarak suçun sabit olduğu gerekçesine dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamıştır ve sonuca etkisinin olmayacağı dikkate alınarak tebliğnamedeki bu bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-Bozma kararından önce verilen kararda sanık hakkında verilen kısa süreli hapis cezasının paraya çevrildiği gözetilmeden, aleyhe sonuç doğuracak şekilde hapis cezasının ertelenmesine karar verilmesi,
2-Hapis cezası alt sınırdan tayin edildiği halde adli para cezası belirlenirken yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin, aynı gerekçeyle tam gün sayısının asgari hadden uzaklaşılması suretiyle belirlenerek sanığa fazla ceza tayini,
3-5237 Sayılı TCK’nın 53/4. maddesi gereğince, kısa süreli hapis cezası ertelenen sanık hakkında 5237 sayılı aynı Kanunun 53/1 maddesi maddesinde gösterilen hak yoksunluklarına hükmedilemeyeceğinin gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 25.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.