Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/20052 E. 2014/12489 K. 23.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/20052
KARAR NO : 2014/12489
KARAR TARİHİ : 23.06.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/150080
MAHKEMESİ : Kırklareli Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 15/12/2009
NUMARASI : 2009/136 (E) ve 2009/256 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de;“Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de,birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının,özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin,kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır. Bilişim sisteminden maksat,verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü,yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için,dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların,ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanığın, Denizbank Nevşehir Şubesi hesabına ait görünen, 12/02/2007 düzenleme tarihli, keşide yeri bulunmayan, 3000 TL bedel içeren ve tamamen sahte oluşturulduğu belirlenen çeki, ciro ettikten sonra şikayetçiye vererek karşılığında 1250 TL para almak suretiyle haksız menfaat temin ettiği, bu şekilde sanığın, resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda;
Resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik yapılan temyiz taleplerinin incelenmesinde;
1-Sanık hakkında basit dolandırıcılık suçundan dava açıldığı, Vize Asliye Ceza Mahkemesince verilen 01.04.2009 tarihli görevsizlik kararında; sanığın eyleminin nitelikli dolandırıcılığa teşebbüs suçunu oluşturulabileceğinin ve 158/1.f, 35 maddeleri gereğince yargılama yapılması gerektiğinin belirtildiğinin anlaşılması karşısında; ek savunma hakkı tanınmadan sanık hakkında teşebbüs hükümleri uygulanmayarak 5237 sayılı TCK’nın 158/1.f-son maddeleri gereğince mahkumiyet hükmü kurulmak suretiyle 5271 sayılı CMK’nın 226. maddesine muhalefet edilmesi,
2-Kambiyo senetlerinde yapılan sahteciliğin, resmi belgede yapılmış sayılabilmesi için ilgili kambiyo senedinin Türk Ticaret Kanunu’nda öngörülen bütün unsurlarını taşıması gerekli olup, 6762 sayılı TTK’nın 692. maddesi gereğince çeklerde bulunması zorunlu olan keşide yerinin bir duraksamaya meydan vermeyecek biçimde açık ve anlaşılır olması gerektiği, aynı kanunun 693. maddesine göre ise, keşide yeri gösterilmemiş olan çekin, keşidecinin ad ve soyadı yanında yazılı olan yerde keşide edilmiş sayılacağı hükmü de dikkate alınarak, suça konu çekte keşide yeri ve keşidecinin ad ve soyadı altında da bir yer bulunmadığı, bu nedenle unsurları bulunmayan suça konu çekin özel belge niteliğinde bulunduğunun anlaşılması karşısında; sanığın eyleminin özel belgede sahtecilik suçunu oluşturacağı gözetilmeyerek suç vasıfında yanılgıya düşülmek suretiyle resmi belgede sahtecilik suçundan hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, CMUK’nın 326/son maddesi gereği sonuç ceza miktarı itibariyle sanığın kazanılmış haklarının saklı tutulmasına, 23.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.