YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/20016
KARAR NO : 2014/12509
KARAR TARİHİ : 23.06.2014
Tebliğname No : 11 – 2010/274946
MAHKEMESİ : Bakırköy 14. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 18/12/2009
NUMARASI : 2006/418 (E) ve 2009/955 (K)
SUÇ : Güveni kötüye kullanma
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için; failin bir malın zilyedi olması, malın iade edilmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere faile rızayla tevdi ve teslim edilmesi,failin kendisine verilen malı, veriliş gayesinin dışında,zilyedi olduğu malda malikmiş gibi satması, rehnetmesi tüketmesi,değiştirmesi veya bozması ve benzeri şekillerde tasarrufta bulunması ya da devir olgusunu inkar etmesi şeklinde, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Katılan A.. Ş..’nin, oto galeri işi yapması nedeniyle.. plaka sayılı aracının satışı için gazeteye ilan verdiği, sanığın, söz konusu ilanı gördükten sonra katılanın işyerine giderek, kendini “Gültekin” ismiyle tanıtarak, Vatan Caddesi’nde bir esnaf olduğunu, aracı bir müşterisine alacağını, bunun için aracı ona göstermesi gerektiğini söylediği, katılanın, aracı orda çalışan Murat isimli kişiye teslim ederek sanıkla ilgilenmesini istediği, sanığın, katılan Murat’a, aracın yürüyen aksamını kontrol etmesi açısından aracı kendisinin kullanıp kullanamayacağını sorduğu, katılanın bunu kabul ettiği, birlikte bir otoparka girdikleri, araçtan inen sanığın aracın anahtarını otopark görevlisine teslim ettiği, teslim fişini katılanın aldığı, sanığın, müşterinin eşinin kafede oturduğunu söyleyerek birlikte oraya gitmeye karar verdikleri, daha oraya varmadan, sanığın, katılana, “sen, müşterinin eşinin yanında otur, ben müşteriyi alıp geleyim” diyerek katılanın yanından ayrıldığı ve otoparka giderek aracı alacağını söylediği, görevlilerin teslim fişini istemeleri üzerine kaybettiğini söylediği, aracı teslim eden ve anahtarı veren kişinin sanık olduğunu hatırlayan görevlilerin, aracı sanığa teslim ettikleri, bir süre kafede oturan katılanın kimse gelmeyince durumdan şüphelendiği, otoparka geldiğinde, sanığın aracı alarak gittiğini öğrendiği, sanığın suçunu kabul ederek gezmek amacıyla aracı aldığını, benzini bitince de, aracı bir yere terk ettiğini belirttiği, böylece sanığın güveni kötüye kullanma suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda,
1-Dolandırıcılık suçunu malvarlığına karşı işlenen diğer suç tiplerinden farklı kılan husus, aldatma temeline dayanan bir suç olmasıdır. Birden çok hukuki konusu olan bu suç işlenirken, sadece malvarlığı zarar görmemekte, mağdurun veya suçtan zarar görenin iradesi de hileli davranışlarla yanıltılmaktadır. Madde gerekçesinde de, aldatıcı nitelik taşıyan hareketlerle, kişiler arasındaki ilişkilerde var olması gereken iyiniyet ve güvenin bozulduğu, bu suretle kişinin irade serbestisinin etkilendiği ve irade özgürlüğünün ihlâl edildiği vurgulanmıştır. Somut olayda, sanığın, kendi adını yanlış söyleyerek ve bir senaryo uydurarak katılanla samimiyet oluşturduğu, aracın bir başka kişiye gösterileceğine katılanı inandırdığı ve aracı katılanın iradesini fesada uğratarak alıp götürdüğü, böylece hile yapmak suretiyle katılan aleyhine haksız menfaat temin ettiği dikkate alınarak, eylemin, 5237 sayılı TCK’nın 157/1 maddesi kapsamında dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşmek suretiyle güveni kötüye kullanmak suçundan hüküm kurularak eksik ceza tayini,
2-Kabule göre de; 5237 sayılı Kanunun 53. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan haklardan aynı maddenin 3. fıkrasına göre koşullu salıverilmeye kadar 53. madde 1. fıkrada yazılı diğer haklardan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,
3-Tekerrüre esas mahkumiyeti bulunan sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 58/6. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasına karar verilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı Kanun’un 326/son maddesi uyarınca sonuç ceza miktarı yönünden sanığın kazanılmış haklarının saklı tutulmasına, 23/06/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.