Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/20015 E. 2014/12494 K. 23.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/20015
KARAR NO : 2014/12494
KARAR TARİHİ : 23.06.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/274932
MAHKEMESİ : Küçükçekmece 6. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 10/12/2009
NUMARASI : 2008/380 (E) ve 2009/1870 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Sanığın, kendisini İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde çalıştığını, katılanı işe sokabileceğini, varsa sabıkasını sildirebileceğini belirterek, katılandan kimlik fotokopisi, fotoğraf ve 3.000 TL para istediği, katılanın önce 2.500 TL para verdiği, sanık, telefonda sabıkayı sildirdiğini söyleyince de geri kalan 500 TL parayı verdiği, sanığın daha sonra ortadan kaybolduğu, böylece sanığın hileli hareketlerle müşteki aleyhine haksız menfaat temin etmek suretiyle dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda,
1-Gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkarılması açısından, yargılama sırasında alınan ifadesinde, sanığın suçlamaları kabul etmeyerek anlatılan olayların doğru olmadığını belirtmesi, katılana soruşturma ve kovuşturma aşamasında kendisini dolandıran şahsın sanık olup olmadığı hususunda herhangi bir canlı teşhis de yaptırılmamış olması karşısında, katılan ile sanığın mahkemede yüzleştirilerek dolandırıcılık yapan kişinin sanık olup olmadığının kesin olarak belirlemesi, bu mümkün olmadığı taktirde sanığın teşhise elverişli yeni çekilmiş fotoğraflarının temin edilerek mağdurun kesin teşhisinin sağlanmasından sonra toplanan tüm delillerin birlikte değerlendirilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiren, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
2-Kabule göre de; sanık hakkında belirlenen temel gün adli para cezasının, para cezasına çevrilmesi sırasında uygulanan kanun maddesi olan TCK’nın 52/2. maddesinin gösterilmeyerek 5271 sayılı CMK’nın 232/6. maddesine aykırılık oluşturulması,
3-5237 sayılı TCK’nun 51/7 maddesin gereğince, sanık hakkında “hükümlünün deneme süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi veya kendisine yüklenen yükümlülüklere hâkimin uyarısına rağmen uymamakta ısrar etmesi halinde ertelenen cezanın kısmen veya tamamen infaz kurumunda çektirilmesine” karar verileceği gözetilmeden, “denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi halinde sanığın ertelenen cezasının tamamen infaz kurumunda çektirilmesine” denilmek suretiyle infazı kısıtlayacak şekilde karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 23/06/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.