YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/19969
KARAR NO : 2014/12789
KARAR TARİHİ : 25.06.2014
Tebliğname No : 11 – 2010/256001
MAHKEMESİ : Akşehir Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 03/03/2010
NUMARASI : 2008/130 (E) ve 2010/22 (K)
SUÇ : Kamu görevlileri ile ilişkisi olduğundan bahisle bir işin gördürüleceği vaadiyle dolandırıcılık
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın, 158. maddenin ikinci fıkrasında yer alan, bu düzenlemeyle failin, kamu görevlileriyle ilişkisi olduğunu, onlar nezdinde hatırı sayıldığını ileri sürerek ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin etmesi nitelikli dolandırıcılık kabul edilmektedir. Suçun maddî unsuru, kamu görevlileri yanında hatıra sayıldığının, onlarla ilişkisi bulunduğunu iddia ederek, yapılacak aracılık karşılığında kamu görevlisine verilmek üzere,para veya başkaca menfaat almak, kabul etmektir.
Kamu görevlisi, TCK madde 6’da tanımlanmış ve açıklanmıştır. Bu suçun meydana gelmesi için, suç konusunun resmî nitelikte bir iş olması ve failin kamu görevlileriyle ilişkisi olduğundan bahsederek dolandırıcılık eylemini gerçekleştirmesi gerekir. Faildeki ahlaki kötülüğün, yalnız başkalarını dolandırmakla kalmayıp, aynı zamanda kamu görevlilerini şüphe altına sokmasındaki vahameti, suçu nitelikli hâle getirmiştir.
Bu iddia yapıldığında, o kamu görevlisinin gerçekten var olup olmadığı, yada o işi yapmaya yetkili bulunup bulunmadığının bir önemi yoktur. Ancak nüfuzdan faydalanacağı söylenen kişinin kamu görevlisi olması gerekir. Kamu görevlisi sayılmayan bir kişiyle ilişkisinden dolayı bir yarar sağlanması halinde bu nitelikli hal uygulanmayacaktır. Kamu görevlisinin taraflarca tanınan ve bilinen bir görevli olması aranmaz. Asıl olan tarafların anladıkları ve anlattıkları memurun makam olarak belirlenebilen bir görevli olmasıdır. Failin mağdurdan sağladığı çıkarı…. Başsavcısına, …kaymakamına, vereceğim şeklindeki beyanında Başsavcının, Kaymakamın kişi, makam ve görev olarak yeterince belirliliği bulunmaktadır. Failin, belirli bir memur yanında hatırı sayıldığından bahsedilmeksizin, bakanlardan, milletvekillerinden, hakimlerden, tanıdıkları olduğu ve işi halledeceğini söyleyerek çıkar sağlanması halinde basit dolandırıcılık söz konusu olacak ve TCK’nın 158/2. maddesi uygulanamıyacaktır. Keza, failin, belli bir memur yanında hatırı sayıldığından söz etmeksizin kendisini Kamu kurumunda görevli (müfettiş, genel müdür vb.) olarak tanıtıp müştekinin tayinini yaptırabileceğini söylemesi halinde eylemi, basit dolandırıcılık suçunu oluşturacaktır.
Sanığın Eskişehir de 1. Hava Kuvvet Komutanlığı’nda fırında görevli olarak çalıştığı, katılanın ise çiftçilik yaptığı, bol miktarda soğan hasadı yapan katılan ile sanığın tanık H.. E.. aracılığıyla tanıştıkları, sanığın, katılana ait soğanların çalışmakta olduğu askeri birliğin ihtiyaçları için yapılacak ihaleyle alınmasını sağlayabileceğini söylediği, bunun üzerine katılanın tanık Hasanla birlikte Eskişehir’e 1 çuval soğan numunesi götürdüğü, sanığın, burada numuneyi komisyona göstereceğini, 20 Martta yapılacak ihalede, ihale komisyonunda görev yapan Levazım A.. M..’in soğanlarının alımı konusunda yardımcı olacağını söylediği, hatta katılana A.. M..’e ait olduğunu söyleyerek, tanık M.. A..ın kullanmakta olduğu telefon numarasını verdiği ve A.. M..ile görüşmesini söylediği, katılanın sanığın söylemesi üzerine belirtilen telefonu 20 Mart saat 21:52 de aradığı ve kendisini A.. M.. olarak tanıtan kişi ile görüştüğü, kendisine: “H.. Ç.. benim soğanlarımın askeriye tarafından alınacağını söylüyor, ne diyorsunuz” şeklinde soru sorduğu, karşıdakinin de: “Haydar ne diyorsa, doğrudur” şeklinde cevap verdiği Bilahare sanığın ihalenin 10 Nisana ertelendiğini, A.. M..in ihalede katılana ait soğanların alımı konusunda garanti verdiğini söylediği, ancak bu Albayın paraya ihtiyacı olduğunu söyleyerek, katılandan para talep ettiği, 2006 yılı Mart ayının sonları veya Nisan ayı başlarında Yunak’a gelerek katılandan 1.200 TL para aldığı iddia edilen somut olayda; sanığın, belirli ve net bir isim vermeden hava kuvvetlerinde sözde çalışan A.. M.. isimli şahsı tanıdığından bahsetmesi, katılanın da savcılık ifadesinde; sanığın, kendisine A..M..ı tanıdığını söylediğini, mahkemede ise A.. M..i tanıdığını söylediğini belirtmesi; tanık olarak dinlenen H.. E..’in de sanığın sadece bir Albayı tanıdığını söylediğini açıklaması karşısında;
sanığa atılı eylemin 5237 sayılı TCK’nın 157/1. maddesinde tarif edilen dolandırıcılık suçunu oluşturacağı gözetilmeden yazılı şekilde aynı Kanun’un 158/2. maddesi gereğince uygulama yapılarak fazla ceza tayini,
Kabule göre de;
TCK’nın 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca 53/1-c bendindeki “velayet hakkından; vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan yoksunluğun” sadece sanığın kendi altsoyu yönünden koşullu salıverme tarihine kadar süreceği, altsoyu haricindekiler yönünden ise yoksunluğun hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam edeceği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 25/06/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.