Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/19963 E. 2014/12851 K. 25.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/19963
KARAR NO : 2014/12851
KARAR TARİHİ : 25.06.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/241189
MAHKEMESİ : İzmir 11. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 16/12/2009
NUMARASI : 2009/52 (E) ve 2009/310 (K)
SUÇ : Resmi belgede sahtecilik, nitelikli dolandırıcılık suçuna teşebbüs

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Sanık hakkında hükmolunan ceza miktarlarına nazaran sanık müdafiinin duruşmalı inceleme talebinin 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 318. maddesi uyarınca reddine karar verilerek yapılan incelemede;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
5237 sayılı TCK’nın 158/1-j bendinde, dolandırıcılık suçunun, banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla işlenmesi nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Bu suçun oluşabilmesi için, kredi elde eden kişinin banka veya diğer kredi kurumu görevlilerini hile ile aldatmış olması gerekir. Krediyi alan kişinin aldatıcı herhangi bir eylemi olmaksızın, sırf banka elemanlarının kendi görevlerini layıkıyla yerine getirmemeleri yüzünden bir kredi açılmışsa dolandırıcılıktan değil, şartları varsa bankacılık suçundan bahsedilebilir.
Bu suçun mağdurları banka ve diğer kredi kurumlarıdır. 5411 sayılı “Bankacılık Kanunu’nun 3. maddesinde banka, 48. maddesinde ise kredinin tanımı yapılmıştır. Tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlama suçun konusudur. Kredinin tahsis edilmesinin gerekli olup olmadığı, kredi verecek kuruluşun mevzuatında öngörülen düzenlemeler çerçevesinde belirlenir. Fiil, sahte kıymet takdiri raporları veya gerçeğe aykırı belgeler, bilançolar düzenleyerek hileli davranışıyla bunları aldatmaktadır.
Kredi kurumu banka olmamasına karşın faiz karşılığında olsun veya olmasın, kanunen borç vermeye yetkili kılınan kurumlar anlaşılır. Bu itibarla böyle bir yetkiye sahip olmayan bir kişi veya kuruluşa karşı bu fiilin işlenmesi hâlinde koşulları varsa basit dolandırıcılık suçu söz konusu olacaktır.
Sanık T.. Ö..’ün, Torbalı Yazıbaşı Sağlık Ocağında Doktor olarak görev yaptığı, Torbalı G.. B..ndan sözlü olarak kredi talebinde bulunduğu, bankaca henüz herhangi bir kredi formu ve sözleşmesi imzalatılmadan kredi için gerekli belgelerin sanıktan talep edildiği, sanığın bankaya suça konu olan 25/08/2008 tarihli iki adet belge sunduğu ve bu belgelerin içeriğinde Doktor E.. K.. isimli şahsın yazı başı aile sağlığı merkezinde aile doktoru olarak çalışıp lojmanda ikamet ettiğini, 6.200 TL maaş alıp, maaşında herhangi bir haciz ve kesinti olmadığını belirten yazıyı bilgisayarda yazıp çıktısını alarak belgelerden birine kendi ismini yazıp imzasını da atmak suretiyle bankaya sunduğu, ikinci belge olan sayı … 82 ile biten 25/08/2008 tarihli Doktor E.. K..’nın aylık 6.200 TL maaş aldığına ve maaşında herhangi bir haciz ve kesinti olmadığına ilişkin ilgili makama hitaben yazılmış bu belgeyi de yine önce kendi ismini yazıp imzaladığı, alt kısmına ise “olur” açıp Grup Başkanı Dr. İ.. A.. adına imzaladığı ve mühürlediği, bahse konu her iki belgenin de gerçeğe aykırı belge oldukları, zira E… K.. isimli şahsın doktor olmadığı, sağlık lojmanlarında kalmadığı, 6.200 TL maaş almadığının tüm tanıkların ve hatta sanığın beyanları ile yargılama aşamasında ortaya çıktığı ve kanıtlandığı, sanık T.. Ö..’ün aşamalardaki savunmalarında bilgisayardan aldığı çıktının altına yanlışlıkla imza attığına ilişkin savunmalarının, hayatın olağan akışına uygun olmadığı, bu şekilde tanık E.. K..’yı gerçeğe aykırı belge düzenleyerek kefil olarak göstermek istediği ve bankaya sunduğu gerçeğe aykırı sahte belgeler ile kredi kullanmaya çalıştığı iddia edilen somut olayda;
1-Sanığa atılı eylemin nitelikli dolandırıcılık suçuna teşebbüs oluşturduğu gözetilmeden bu suç nedeniyle mahkumiyeti yerine yazılı şekilde beraatine karar verilmesi,
2-Resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçuna konu teşkil eden belge asıllarının araştırılıp temini suretiyle dosyaya getirtilerek, yapılan sahtecilikte aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığının takdir ve tayininin hakime ait olduğu da dikkate alınarak, söz konusu belgelerin mahkeme heyeti tarafından incelenip, özellikleri zapta geçirilmeden, bu şekilde, iğfal kabiliyeti bulunup bulunmadığının tespiti ile sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, Cumhuriyet savcısı ve sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 25/06/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.