Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/19768 E. 2014/13008 K. 26.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/19768
KARAR NO : 2014/13008
KARAR TARİHİ : 26.06.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/326654
MAHKEMESİ : Adana 3. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 10/05/2010
NUMARASI : 2008/49 (E) ve 2010/198 (K)
SUÇ : Bankanın araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de;“Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de,birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının,özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin,kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır. Bilişim sisteminden maksat,verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü,yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için,dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların,ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanığın, tanık Z.. A..’den ayakkabı satın aldığı, karşılığında daha önceden başka bir kişiye imzalatarak hazırladığı keşideci olarak kendisinin göründüğü, Asya Finans Karadeniz Ereğli Şubesine ait 3500 TL meblağlı, 25.1.2006 keşide tarihli çeki verdiği, tanık Zeki’nin de ticari ilişki kapsamında söz konusu çeki katılan F.. K..’a verip mal satın aldığı, katılanın suça konu çeki tahsil amacıyla bankaya ibraz ettiğinde karşılığının bulunmaması üzerine sanık hakkında şikayetçi olduğu, ancak sanığın çekte bulunan imzanın kendisine ait olmadığını belirtmesi ve alınan bilirkişi raporunca da bu hususun doğrulanması nedeniyle sanığın karşılıksız çek keşide etme suçundan beraat ettiği, bu şekilde sanığın hileli hareketler yaparak menfaat temin etmek suretiyle atılı suçu işlediğinin iddia edildiği olayda,
Sanığın aşamalarda değişmeyen ifadesinde, suça konu çeki kendisinin tanzim edip, tanık Z.. A..’e vermediğini belirterek atılı suçlamayı kabul etmemesi karşısında, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkarılması açısından, söz konusu çekte bulunan yazı ve imzaların tanık Z.. A..’e ait olup olmadığı hususunda kriminal raporu alınması, önceden doğmuş bir zarar veya doğmuş bir borç için hileli davranışlarda bulunulması halinde zarar veya borç, kandırıcı nitelikteki davranışlar sonucu doğmayacağından dolandırıcılık suçunun oluşmayacağı dikkate alınarak, sanık tarafından verildiği iddia edilen çekin önceden doğmuş bir borç için verilip verilmediğinin tanık Z.. A..’den sorularak ve tanık Zeki’nin sahibi olduğu şirkete ait ticari defter ve kayıtlar üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak kesin olarak tespitinden sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdirinin gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 26.06.2014 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.