Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/19711 E. 2014/12671 K. 24.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/19711
KARAR NO : 2014/12671
KARAR TARİHİ : 24.06.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/237706
MAHKEMESİ : Malatya 2. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 14/04/2010
NUMARASI : 2010/26 (E) ve 2010/150 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.
Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
5237 sayılı Kanunun 158/1-i bendinde serbest meslek sahibi kişiler tarafından mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle işlenmesi, hali nitelikli dolandırıcılık hali olarak kabul edilmiş, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 65/2. maddesinde serbest meslek faaliyeti “sermayeden ziyade şahsi mesaiye ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılmasıdır” şeklinde tanımlanmış aynı kanunun 66. maddesi ise “serbest meslek faaliyetini “mutat” meslek halinde ifa edenler serbest meslek erbabıdır” denilmiştir. Kendi nam ve hesabına mesleğin gerektirdiği etik kurallara uygun olarak çalışması gereken kişilerin toplumda kendilerine duyulan güveni kötüye kullanmak suretiyle dolandırıcılık suçunu işlemeleri hali nitelikli dolandırıcılık olarak düzenlenmiş ise de, bu bendin uygulanabilmesi için failin serbest meslek mensubu olması ve dolandırıcılık suçunu da mesleği gereği kendisine duyulan güveni kötüye kullanmak suretiyle işlemesi gerekir.
Sanığın G.. S.. Acentesi olduğu, Müşteki S.. G..’in oğluna ait olan .. plakalı aracın zorunlu trafik sigortasını 10/03/2008 tarihide yapılması için bedelini sanığa ödediği ancak sanık tarafından söz konusu zorunlu trafik sigortasının yapılmadığı, bu şekilde zorunlu trafik sigortasını yaptırmak üzere almış olduğu paraya karşılık zorunlu trafik sigortasını yaptırmayarak menfaat temin ettiği iddia edilen olayda,
G.. Sigorta A.Ş’nin acenteliğini yapan sanığın, katılandan aldığı 384 TL karşılığında 10/03/2008 tarihli zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi düzenlediği, ancak sanığın daha sonra poliçeyi iptal ettirerek haksız menfaat elde ettiği iddia olunan somut olayda; sigorta acentesi olan sanığın işi karşılığında aldığı belgeler için Vergi Usul Kanunu gereğince serbest meslek makbuzu düzenlemeyip fatura düzenlemek zorunda bulunduğundan, sigorta acenteliği sıfatının yukarıdaki açıklamalar ışığı altında serbest meslek kavramı içinde değerlendirilmesinin mümkün bulunmaması karşısında, eylemin 5237 sayılı TCK’nın 157. maddesinde düzenlenen basit dolandırıcılık suçunu oluşturacağı gözetilmeyerek yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 24.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.