YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/19680
KARAR NO : 2014/12394
KARAR TARİHİ : 19.06.2014
Tebliğname No : 11 – 2010/326822
MAHKEMESİ : Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 14/09/2010
NUMARASI : 2010/264 (E) ve 2010/263 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
14.09.2010 tarihli kararda kanun yoluna başvuru süresi başlangıcının tereddüte yer vermeyecek şekilde gösterilmemesi nedeniyle, sanık A.. K..’nın temyiz isteminin öğrenme üzerine ve süresinde olduğu kabul edilip, usul ve yasaya aykırı bulunan temyiz talebinin reddine dair 19.10.2010 günlü ek karar kaldırılarak yapılan incelemede;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla Mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın, 158. maddenin İkinci fıkrasında yer alan bu düzenlemeyle failin, kamu görevlileriyle ilişkisi olduğunu, onlar nezdinde hatırı sayıldığını ileri sürerek ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin etmesi nitelikli dolandırıcılık kabul edilmektedir. Suçun maddî unsuru, kamu görevlileri yanında hatıra sayıldığının, onlarla ilişkisi bulunduğunu iddia ederek, yapılacak aracılık karşılığında kamu görevlisine verilmek üzere,para veya başkaca menfaat almak,kabul etmektir.
Kamu görevlisi, TCK madde 6’da tanımlanmış ve açıklanmıştır. Bu suçun meydana gelmesi için, suç konusunun resmî nitelikte bir iş olması ve failin kamu görevlileriyle ilişkisi olduğundan bahsederek dolandırıcılık eylemini gerçekleştirmesi gerekir. Faildeki ahlaki kötülüğün, yalnız başkalarını dolandırmakla kalmayıp, aynı zamanda kamu görevlilerini şüphe altına sokmasındaki vahameti,suçu nitelikli hâle getirmiştir.
Bu iddia yapıldığında, o kamu görevlisinin gerçekten var olup olmadığı yada o işi yapmaya yetkili bulunup bulunmadığının bir önemi yoktur. Ancak nüfuzdan faydalanacağı söylenen kişinin kamu görevlisi olması gerekir. Kamu görevlisi sayılmayan bir kişiyle ilişkisinden dolayı bir yarar sağlanması halinde bu nitelikli hal uygulanmayacaktır. Kamu görevlisinin taraflarca tanınan ve bilinen bir görevli olması aranmaz. Asıl olan tarafların anladıkları ve anlattıkları memurun makam olarak belirlenebilen bir görevli olmasıdır. Failin mağdurdan sağladığı çıkarı… başsavcısına, …kaymakamına, vereceğim şeklindeki beyanında başsavcının, kaymakamın kişi, makam ve görev olarak yeterince belirliliği bulunmaktadır. Failin, belirli bir memur yanında hatırı sayıldığından bahsedilmeksizin, bakanlardan, milletvekillerinden, hakimlerden,tanıdıkları olduğu ve işi halledeceğini söyleyerek çıkar sağlanması halinde basit dolandırıcılık söz konusu olacak ve TCK’nın 158/2. maddesi uygulanamayacaktır. Keza, failin belli bir memur yanında hatırı sayıldığından söz etmeksizin kendisini kamu kurumunda görevli (müfettiş, genel müdür vb.) olarak tanıtıp müştekinin tayinini yaptırabileceğini söylemesi halinde eylemi, basit dolandırıcılık suçunu oluşturacaktır.
Kamu görevlisine gerçekten ve onun bilgisi içinde çıkar sağlanmış ise eylem rüşvet suçunu oluşturacaktır.
1-Sanık A.. K..’nın katılanı arayıp kendisini Manisa milletvekili H..T..olarak tanıtıp, sohbet etmeye başladığı, konuşma esnasında katılana bir yakını varsa işe aldırabileceğini belirttiği, katılanın damadının işsiz olduğunu söylemesi üzerine, kimlik bilgileri ve geçmişe dönük sigorta yapılması için gerekli olduğunu söylediği 2000 TL para ile Ankara’ya gelmesini söylediği, katılanın Ankara’ya geldiğini sanığa telefonla bildirmesi üzerine, sanığın kendisinin işleri olduğunu belirtip, Eskişehir yolu üzerinde bulunan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ne ait binanın önüne özel kalem müdürünü göndereceğini söyleyerek, katılanı oraya yönlendirdiği, daha sonra sanık A.. K.. ile birlikte hareket eden diğer sanık H.. E..’ın katılanın yanına gelip, kendisini H.. T..’nin gönderdiğini, özel kalem müdürü olduğunu söyleyerek, katılandan 2000 TL ve evraklarını teslim aldığı, parayı bankaya yatırmak üzere katılanın yanından ayrılıp gittiği, aynı yöntemle başka bir şahsı dolandırmak isteyen sanığın suç üstü yakalaması üzerine katılanın sanık H.. İ..’i teşhis ettiği somut olayda; sanık A.. K..’nın katılan ile irtibat kurduğu iddia edilen katılanın beyanında geçen .. numaralı hattın kim adına kayıtlı olduğu, sanık A.. R.. ile bir ilgisinin bulunup bulunmadığı belirlenip, sanığın savunmasında belirttiği gibi diğer sanık H.. E.. ile aralarında ihtilaflı bir kira ilişkisi bulunup bulunmadığı araştırılıp, eylemi sübuta eren H.. E.. ile sanık A.. R..nın fikir ve eylem birliği içerisinde bulunduğunun tespiti halinde sanıkların kişi, makam ve görev olarak belirli bir isim belirtmeksizin, belli bir kamu görevlisi yanında hatırı sayıldığından ve ilişkisi olduğundan bahsetmeksizin kendilerini milletvekili ve özel kalem müdürü olarak tanıtıp katılanın damadını işe yerleştirme vaadiyle haksız çıkar sağlamaları karşısında, fiilin 5237 sayılı TCK’nın 157. maddesi kapsamında basit dolandırıcılık suçunu oluşturacağı gözetilmeden, unsurları yönünden oluşmayan aynı Kanun’un 158/2 madde ve fıkrası uyarınca mahkumiyetine karar verilmesi,
Kabule göre de;
2-Tekerrüre esas mahkumiyeti bulunan sanık A.. K.. hakkında 5237 sayılı TCK’ nın 58/6. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasına karar verilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık H.. E.. müdafii ve sanık A.. K..’nın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 19.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.