Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/19487 E. 2014/12427 K. 19.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/19487
KARAR NO : 2014/12427
KARAR TARİHİ : 19.06.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/312861
MAHKEMESİ : Bolvadin Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 30/04/2010
NUMARASI : 2009/68 (E) ve 2010/71 (K)
SUÇ : Resmi belgede sahtecilik, nitelikli dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Katılanın soyadının Geçili olmasına rağmen gerekçeli karar başlığında Geçici olarak yazılması ile 30.04.2010 olan karar tarihinin 30.04.2008 olarak yazılması mahallinde düzeltilebilir maddi hatalar olarak görülmüştür.
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanığın, 2003 yılında deprem konutları ile ilgili olarak N.. Y.. isimli şahsa yaptığı mobilya karşılığında aldığı suça konu Yapı Kredi Bankası Bodrum Karya Şubesi’ne ait keşidecisi İnka Turistik Yatırım İşletmeleri ve Ticaret A.Ş olan 02.03.2008 keşide tarihli, 22.000,00 TL bedelli çeki mal satın aldığı katılana ciro ederek devrettiği, çekin bankaya ibrazında çalıntı olması nedeni ile ödemeden yasaklama talimatının verildiğinin anlaşıldığı somut olayda; sanığın savunmasında suça konu çeki deprem konutlarına yaptığı mobilya işi nedeniyle iş sahibi olan N.. Y..’dan aldığını beyan etmesi ve bir dönem yanında çalışan tanık R.. B.. tarafından da bu beyanın doğrulanması, dosya içerisindeki nüfus kayıt örneğine ve UYAP ortamında yapılan sorgulamaya göre; İzmir 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 27.09.2006 tarih ve 2004/298 esas ve 2006/193 karar sayılı ilamında dosya içerisindeki sözleşmede yazılı U.. C..İnşaat Ticaret Ltd. Şti ‘nin sahibi olarak N.. Y..’ın resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçlarından yargılanmış olduğunun tespit edilmesi karşısında ismi geçen şahsın gerçekten var olduğunun anlaşılması nedeni ile sanığın savunmasında belirttiği deprem konutlarının N.. Y.. tarafından yaptırılıp yaptırılmadığı,sanığın bu konutlara mobilya malzemesi temin edip etmediği hususlarının araştırılmaması ve sanığın mahkûmiyetine hükmedilip hükmedilmemesinde belirleyici olacak olan N.. Y..’ın dinlenmesinden, adı geçene ulaşılamaması ve beyanının sonuca etkili görülmemesi gerekçesi ile vazgeçilmesi suretiyle eksik inceleme ile hüküm kurulması,
Kabule göre de;
Dolandırıcılık suçundan kurulan hükümde; adli para cezasının tespit olunacak temel günün, suçtan elde olunan haksız menfaatin iki katından az olmayacak şekilde asgari bu miktara yükseltilerek belirlenecek gün sayısı üzerinden arttırma ve eksiltmeler yapıldıktan sonra ortaya çıkacak sonuç gün sayısı ile bir gün karşılığı aynı kanunun 52. Maddesi uyarınca, 20-100 YTL arasında takdir olunacak miktarın çarpılması suretiyle belirlenmesi gerekirken 2200 gün yerine temel cezanın 600 gün olarak belirlenmesi, ardından TCK’nın 62. maddesi gereğince indirim yapıldıktan sonra bu kez TCK’nın 158/1-son maddesi gereğince hükmolunacak adli para cezasının suçtan elde edilecek menfaatin iki katından az olamayacağının belirtilmesine rağmen haksız menfaatin miktarı olan 22.000,00 TL’ye hükmedilip tekrar TCK’nın 62. maddesi gereğince indirim yapılarak hükmün karıştırılması ve neticede 36.660,00 TL yerine 18.333,00 TL adli para cezasına hükmedilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan diğer yönleri incelenmeyen hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, CMUK’nın 326/son maddesi gereğince ceza miktarı bakımından kazanılmış haklarının saklı tutulmasına, 19.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.