Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/19388 E. 2014/11938 K. 16.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/19388
KARAR NO : 2014/11938
KARAR TARİHİ : 16.06.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/234197
MAHKEMESİ : Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 27/05/2010
NUMARASI : 2009/225 (E) ve 2010/160 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli,olayın özelliği,fiille olan ilişkisi,mağdurun durumu,kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de;“Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de,birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının,özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin,kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır. Bilişim sisteminden maksat,verileri toplayıp,yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü,yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için,dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların,ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanığın, M.. İthalat İhracat Şirketi ortaklarından noter aracılığı ile 25/03/2005 tarihinde hisse devri yaptıktan sonra, çek keşide etme yetkisi bulunmamasına rağmen 30/06/2006 keşide tarihli çeki şirket adına keşide edip cirolayarak, müştekiye aldığı mobilyalar karşılığında verdiği, çekin bankaya ibrazında karşılıksız çıktığı, böylece sanığın, yetkisi olmadığı halde çek keşide edip kullanmak suretiyle nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarını işlediklerinin iddia edildiği olayda,
1-Gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkarılması açısından, öncelikle suça konu çekin karşılıksız çıkması nedeniyle şikayetçi dilekçesi veren müştekinin soruşturma ve yargılama aşamasında ifadesinin hiç alınmadığı dikkate alınarak, usulüne uygun olarak duruşmaya çağrılarak şikayet ve delillerinin sorulması, sanıkla aralarındaki ticari ilişkinin ne şekilde geliştiği, sanıkla, hisse devrinden önce veya sonra keşideci şirket yetkilileri ile daha önce bu çek ilişkisi dışında başka şekilde ticaret yapıp yapmadıkları, keşideci şirket yetkililerini tanıyıp tanımadığı, sanığın, gerçekte çek keşide etmeye yetkili olmadığını bilip bilmediği hususlarının sorulması, sanığın çek keşide etme yetkisi bulunmadığı belirtiliyor ise de, ilgili şirketin hisselerini devreden A.. M.., M.. M.. ve M.. E.. R.. isimli kişilerin bilgi sahibi sıfatıyla ifadelerinin alınarak, sanığın çek imzalama hususunda yetkisinin bulunup bulunmadığı, imzaladıkları çeklerle ilgili olarak muvafakatlerinin olup olmadığı, çekin keşide edilmesinden önce veya sonra müşteki tarafından bu durumun kendilerine sorulup sorulmadığı hususlarında beyanlarının alınması, bu şekilde, kendi bilgileri dışında çekin keşide edilip edilmediğinin kesin olarak belirlenmesi, çek keşide etmeye yetkili kişilerin kim olduğunun belirlenmesi ve devirden sonra sanık dışında şirket için kimlerin çek keşide etme yetkilerinin bulunduğunun ortaya konması için şirketin muhasebe kayıtları ile ticari defterler ve ticaret sicil gazetesinin ilgili sayısının getirtilmesi, sanık ifadesinde, aldığı mobilyaların karşılığını müştekiye daha sonra çek olarak verdiğini belirtmekle ve ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03/03/1998 tarih ve 6/ 8 – 69 E. K. sayılı kararında açıklandığı üzere, önceden doğmuş bir borç için hileli davranışlarda bulunulması halinde, zarar veya borç kandırıcı nitelikte davranışlar sonucu doğmayacağından dolandırıcılık suçunun unsurları itibariyle oluşmayacağı dikkate alınarak, çekin önceden doğan bir borç için verilip verilmediğinin araştırılması, buna dair varsa fatura, irsaliye ve sözleşmenin Onaylı suretinin dosya içine konulması, müşteki ve sanığın bu yönde ayrıntılı beyanlarının alınması, soruşturma ve yargılama sırasında sanığın, keşide ettiği çek bedelini müştekiye ödeyip ödemediği hususunun da kesin olarak belirlenip, bütün delillerin toplanmasından sonra sanığın suç işleme kastının bulunup bulunmadığı karar yerinde tartışıldıktan sonra sanığın hukuki durumunun tayin edilmesi gerektiği halde yazılı şekilde eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde mahkumiyeti karar verilmesi,
2-Kabule göre de, sanık hakkında belirlenen adli para cezasının taksitlendirilmesi sırasında uygulanan kanun maddesi olan TCK’nın 52/4. maddesinin gösterilmeyerek 5271 sayılı CMK’nın 232/6. maddesine aykırılık oluşturulması,
3-5237 sayılı TCK’nın 52/4. maddesi uyarınca adli para cezasının taksitler halinde ödenmesine karar verilirken, ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceği ibaresinin karar yerinde belirtilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 16/06/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.