Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/19240 E. 2014/12063 K. 17.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/19240
KARAR NO : 2014/12063
KARAR TARİHİ : 17.06.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/206353
MAHKEMESİ : Alanya 1. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 03/11/2009
NUMARASI : 2009/116 (E) ve 2009/235 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Sanığa hükmedilen cezanın nev’i ve miktarına göre yasal koşulları bulunmadığından, sanık müdafinin duruşmalı temyiz inceleme isteminin, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 318. Maddesi uyarınca reddine karar verilerek yapılan incelemede,
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-d bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum yada kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kulanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir.
Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için, bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma, bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.Somut olayda; sanığın katılana ait işyerinde bir süre sigortalı olarak çalıştığı, kredi çekeceğini gerekçe göstererek maaşını gösterir belge istediğini, bunun üzerine şirket kaşesi basılmak suretiyle kendisine A4 kağıdına basılı bir yazı verildiğini, yazı düzenlenirken yazı metninin kağıdın üst kısmına yazılarak altında büyükçe bir boşluk bıraktıktan sonra sağ alt köşeye kaşe basılıp imza atıldığı, sanık tarafından borçlusu katılan olan, Alanya 3. İcra Müdürlüğünün 2008/4341 nolu dosyası ile icra takibi başlatıldığı, sanığın kendisine verilen maaş belgesinin metin kısmını imzadan kesmek suretiyle ayırarak aradaki boşluğu senet haline getirip icra takibine koyduğu, katılanın sanık ile aralarında senet miktarı olan 25.000 TL’yi borçlanmasını gerektirecek bir alışveriş ve ticari ilişki bulunmadığını belirttiği, sanığın savunması doğrultuşunda katılana borç para verdiğine ve aralarındaki alacak-borç ilişkisinin varlığına dair herhangi bir belge ibraz edemediği ve iddialarının doğrulanmadığı, Antalya Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünün 16/03/2009 tarih ve BLG-2009/249 sayılı ekspertiz raporunda senedin üst kısmında kesilme emarelerini bulunduğu, senet üzerindeki borçlu imzasının bizzat mürekkepli kalem ile atılmış ıslak imza olmayıp fotokopi yolu ile oluşturulmuş olduğu ayrıca senet üzerindeki “balkan Ticaret F.. B.. …”içerikli kaşe izinin ve senedin diğer matbu bölümlerinin de kopya özelliği taşıdığının belirtilmesi karşısında sanığın üzerine atılı resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarını işlediği anlaşılmakla, resmi belgede sahtecilik suçu yönünden mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.
TCK’nın 53. maddesinin sanığın belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasının, kasten işlenen suçtan dolayı hapis cezası ile cezalandırılmasının kanuni sonucu olması nedeniyle, infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
1-Sanık hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan hükmün temyiz itirazlarının incelenmesinde,
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan vekili, sanık ve müdafinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA,
2-Sanık hakkında dolandırıcılık suçundan kurulan hükmün temyiz itirazlarının incelenmesinde,
Alanya 3. İcra Müdürlüğünün 2008/4341 sayılı dosyasında katılan borçlu tarafından sanık alacaklıya yapılan haciz sonucu 1000 TL paranın ödendiği anlaşılmakla, sanığın eyleminin dolandırıcılık suçu bakımından tamamlandığı gözetilmeksizin hakkında teşebbüs hükümlerinin uygulanması,
Bozmayı gerektirmiş, Cumhuriyet savcısının, katılan vekilinin, sanık ve müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 17.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.