Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/1909 E. 2014/240 K. 14.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/1909
KARAR NO : 2014/240
KARAR TARİHİ : 14.01.2014

Tebliğname No : 11 – 2009/272607
MAHKEMESİ : İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 12/06/2009
NUMARASI : 2008/477 (E) ve 2009/145 (K)
SANIK : İ.. A..
SUÇ : Resmi belgede sahtecilik, banka veya kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken krediyi sağlamak amacıyla dolandırıcılığa teşebbüs (değişen suç vasfı nedeniyle banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılmasına teşebbüs)

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Adli sicil kaydında tekerrüre esas sabıkası bulunan sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 58. maddesi hükümlerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Sanığın, şikayetçi N.. T..’a ait kimlik bilgilerini içeren ve üzerinde kendi fotoğrafı bulunan nüfus cüzdanını sahte olarak düzenletip, bu nüfus cüzdanı ile … Bank Fatih şubesine müracaat ederek kredi kartı almaya çalıştığı, şikayetçinin adını kullanarak 14 sayfadan oluşan bireysel işlem sözleşmesi ve 5 sayfadan oluşan kredi kartı üyelik sözleşmesini imzaladığı, ancak bankanın yaptığı araştırma sonucunda nüfus cüzdanının sahte olduğunun anlaşılması üzerine kredi kartının sanığa verilmediği iddiasıyla yapılan yargılama sonucunda;
1-Resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;
27/01/2011 tarihli tebliğnamede, “Belgelerde yapılan sahteciliğin aldatma yeteneği bulunup bulunmadığının takdir ve tayini hakime ait olup; suça konu nüfus cüzdanı belgesi aslı getirtilip mahkeme heyeti tarafından duruşmada incelenerek özellikleri zapta geçirilmeden ve aldatma yeteneğinin ne şekilde oluştuğu kararda tartışılmadan ve denetime olanak sağlayacak şekilde dosya içerisinde de bulundurulmadan, sanığın resmi belgede sahtecilik suçundan mahkumiyetine karar verilmesi” bozma nedeni olarak belirtilmiş ise de; dosya kapsamı itibariyle şikayetçinin nüfus bilgilerini havi ancak üzerinde sanığın fotoğrafı bulunan kimlik belgesinin haksız yarar sağlanması eylemlerinde kullanıldığı hususunda bir tereddüt olmaması, belge aslının ele geçirilemediğinin anlaşılmış olması, belgenin kredi kartı talebinde bulunulan banka görevlilerine ibrazında, fotokopisinin görevlilerce alınması halinde “yanıltıcı” ve “sahteliğinin ilk bakışta anlaşılamayacak” olduğunun somut olay itibariyle sabit olması karşısında, bu yöndeki bozma düşüncesine iştirak olunmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA,
2-Banka ve kredi kartlarının kötüye kullanılmasına teşebbüs suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
Failin bir kimseyi kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
5237 sayılı TCK’nın 158/1-j bendinde, dolandırıcılık suçunun, banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla işlenmesi, nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Bu suçun oluşabilmesi için, Kredi elde eden kişinin banka veya diğer kredi kurumu görevlilerini hile ile aldatmış olması gerekir. Krediyi alan kişinin aldatıcı herhangi bir eylemi olmaksızın, sırf banka elemanlarının kendi görevlerini layıkıyla yerine getirmemeleri yüzünden bir kredi açılmışsa, dolandırıcılıktan bahsedilemez, şartları varsa bankacılık suçundan bahsedilebilir.
Bu suçun mağdurları banka ve diğer kredi kurumlarıdır.5411 sayılı “Bankacılık Kanununun 3. maddesinde banka,48. maddesinde ise kredinin tanımı yapılmıştır. Tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlama suçun konusudur. Kredinin tahsis edilmesinin gerekli olup olmadığı, kredi verecek kuruluşun mevzuatında öngörülen düzenlemeler çerçevesinde belirlenir. Fiil, sahte kıymet takdiri raporları veya gerçeğe aykırı belgeler, bilançolar düzenleyerek hileli davranışıyla bunları aldatmaktadır.
Kredi kurumu banka olmamasına karşın faiz karşılığında olsun veya olmasın, kanunen borç vermeye yetkili kılınan kurumlar anlaşılır. Bu itibarla böyle bir yetkiye sahip olmayan bir kişi veya kuruluşa karşı bu fiilin işlenmesi hâlinde koşulları varsa, basit dolandırıcılık suçu söz konusu olacaktır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanığın diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak:
5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun 37/2. maddesinde yer alan “kredi kartı veya üye işyeri sözleşmesinde veya eki belgelerde sahtecilik yapanlar veya sözleşme imzalamak amacıyla sahte belge ibraz edenler” şeklindeki düzenlemenin sözleşmenin imzalanmasını da kapsayacak aşamaya kadar uygulanabileceği, kredi kartı sözleşmesinin düzenlenmesinden sonra kartın üretilmesi halinde 5237 sayılı TCK’nın 245/2, sahte üretilen bu kartın kullanılarak menfaat temin edilmesi halinde ise ayrıca 245/3. maddesine temas eden suçu oluşturacağı ve suçtan zarar görenin adı geçen banka olduğu cihetle; sanığın, N.. T.. adına oluşturulmuş sahte nüfus cüzdanı ile …. Bankasına kredi kartı talebiyle başvurup sözleşme imzaladığı, ancak bankanın yaptığı araştırma sonucunda nüfus cüzdanının sahte olduğunun anlaşılması üzerine, kredi kartının sanığa teslim edilmediğinin iddia ve kabul olunmasına göre; kredi kartı sözleşmesini imzalayan sanığın talebi sonucu düzenlenmiş kredi kartı bulunup bulunmadığının ilgili bankadan sorulup, buna ilişkin kayıtların celbi ile kredi kartı veya kart numarası bulunması halinde eylemin, TCK’nın 245/2. maddesindeki “kredi kartının sahte olarak üretilmesi” suçunu, kredi kartının düzenlenmemesi halinde ise 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun 37/2. maddesindeki suçu oluşturacağı gözetilmeden, eksik inceleme ve araştırma sonucu olayda uygulama yeri bulunmayan 5237 sayılı TCK’nın 245/3, 35. maddeleriyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 14/01/2014 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.