YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/19029
KARAR NO : 2014/12356
KARAR TARİHİ : 19.06.2014
Tebliğname No : 11 – 2010/222531
MAHKEMESİ : Aydın 1. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 08/04/2010
NUMARASI : 2008/239 (E) ve 2010/92 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması Mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanığın atılı suçu işlerken bilişim sisteminin araç olarak kullanması karşısında; sanığın fiilinin TCK’nın 158/1-g maddesini ihlal ettiği, bankanın ödeme aracı olduğu gözardı edilerek ve sanık hakkında 158/1-son maddesinin de uygulanarak sanık hakkında fazla ceza tayinine hükmedildiğine dair tebliğnamedeki görüşe iştirak edilmemiştir.
Sanık C.. D..’in suç tarihinden bir gün önce 14/02/2008 tarihinde C..A.. ismiyle www.sahibinden.com sitesine kaydolduğu ve Nokia marka 6300 marka nolu telefonu satılık olarak ilan edildiği, irtibat numarası olarak bildirdiği numarayı arayan katılanın telefona müşteri olduğu ve telefonun 180 TL’ye satımı hususunda anlaştıkları, sanığın bu parayı daha önceden oluşturduğu Burdur İş Bankası Şubesi nezdindeki hesabına göndermesine istemesi üzerine katılanın kendisine ait hesaptan internet üzerinden 15/02/2008 tarihde EFT yaptıktan sonra sanığı aynı gün arayarak bilgilendirdiği, sanığın yaptıkları görüşmede telefonu kargoya verdiğini beyan etmesine rağmen telefonun gönderilmediği, katılanın gönderilen parayı hesaptan çeken sanığa, daha sonra telefonla ulaşamadığı somut olayda;
Sanığın paranın yatırıldığı hesap numarasını arkadaşı olan C.. P..’ya verdiğine yönelik savunması, ilan edilen ve müştekinin görüştüğü telefonun sahibi olan tanık Z.. K..’ın suçta kullanılan telefon hattını kendisinin alarak C..P..’ya verdiğine yönelik beyanı dikkate alındığında, dinlenmesinden vazgeçilen C..P..’nun dinlenerek, sanığın savunması da dikkate alınarak suçu işleyip işlemediğinin ya da suça iştirakinin olup olmadığının tespiti, sanığın adına kayıtlı hesaba suç tarihine yakın zamanlarda farklı illerden benzer meblağlar gönderilmesi karşısında, bu hususun ve gönderen şahısları tanıyıp tanımadığı sanıktan sorulup, gerektiğinde gönderen şahısların açık kimlik ve adres bilgileri belirlenip, olaya ilişkin beyanlarının alınmasından sonra, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm kurulması
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 19.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.