Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/19013 E. 2014/12351 K. 19.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/19013
KARAR NO : 2014/12351
KARAR TARİHİ : 19.06.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/177161
MAHKEMESİ : Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 29/04/2010
NUMARASI : 2007/213 (E) ve 2010/114 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-d bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum yada kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi,bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kulanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir.
Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için, bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma, bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.Sanık M.. T..’ın olay tarihinde katılan B.. E..’ü Ulaştırma Bakanlığında güvenlikçi olarak işe aldırabileceğini söyleyerek bunun için 2000 Amerikan Doları vermesi gerektiğini belirttiği, katılanın sanığın teklifini kabul ederek çeşitli tarihlerde toplam 2000 TL’yi elden ve havale yoluyla sanığa gönderdiği, sanığın katılanı işe aldırmadığı gibi ortadan kaybolduğu ve böylece hileli davranışlarla katılanı aldatıp haksız menfaat sağlamak suretiyle dolandırıcılık suçunu işlediği somut olayda;
1-Katılanın ibraz ettiği ve sanık tarafından kendisine verildiğini beyan ettiği PTT Genel Müdürlüğü antetli, katılanın işe alındığını bildiren, genel müdür ve genel müdür yardımcılarının imzalarının bulunduğu belgenin, haksız menfaatin temininden önce mi sonra mı verildiği tespit edildikten sonra, eylemin TCK 158/1-d maddesinde belirtilen nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmayacağının karar yerinde tartışılmaması,
2-Sanığın katılandan başlangıçtan itibaren kendisini işe sokacağı hilesini kullanarak 2000 ABD doları istediği, bunun üzerine katılanın farklı tarihlerde 2000 TL civarındaki parayı sanığa vermesi şeklinde gelişen olayda tek suçun bulunduğu, başlangıçta anlaşılan haksız menfaatin farklı tarihlerde peyder pey elde edilmesinin zincirleme suça vücut vermeyeceği halde sanık hakkında TCK’nın 43/1. maddesi uygulanarak yazılı şekilde fazla cezaya hükmedilmesi,
3-Sanık hakkında uygulanan hapis cezaları alt sınırdan tayin edildiği halde, adli para cezaları belirlenirken yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin, aynı gerekçeyle, asgari hadden uzaklaşılması suretiyle belirlenerek sanığa fazla ceza tayini,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ceza miktarı bakımından kazanılmış hakkın saklı tutulmasına, 19.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.