YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/18761
KARAR NO : 2014/3908
KARAR TARİHİ : 04.03.2014
Tebliğname No : 11 – 2010/219422
MAHKEMESİ : İzmir 6. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 30/12/2009
NUMARASI : 2009/316 (E) ve 2009/466 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanığın, katılan A.. A..’a ait D.. Prodüksiyon ve Bilgi İletişim Sistemleri Elektronik Tekstil İth. Ve İhr. Ltd. Şti’den satın aldığı mallar karşılığında, katılan B.. D..’ın yetkilisi olduğu B.. Otomotiv Aksesuar Pazarlama Tic. Ltd. Şti’ne ait olup, B.. D.. tarafından keşide edilerek imzalandıktan ve ciro edildikten sonra çalınan 15/08/2006, 30/09/2006 ve 15/09/2006 keşide tarihli, 5.000’er TL bedelli çekleri ciro ederek vermek suretiyle, resmi belgede sahtecilik ve bankanın araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçlarını işlediği iddiasıyla yapılan yargılama sonucunda; sanığın savunmalarında, ayrıldığı eşinin kardeşi olup hem yurt içinde hem de yurt dışında çalıştığı için açık adresini tam olarak bilemediği E.. G…’in, kendisine olan 12.000 TL borcu karşılığında suça konu çekleri ciro etmeden verdiğini beyan etmesi, E.. G..’in gün içinde giderek 3-4 saat kaldığını belirttiği adreste yapılan araştırma sonucu tanzim edilen tutanağa göre, bahse konu adreste 11 yıldan beri faaliyet gösteren iş yeri sahibinin E..G.. isimli bir şahsı tanımadığını ifade etmesi, sanığın, bunun dışında E.. G..’in açık kimlik ve adres bilgilerini verememesi, suça konu çeklerde katılan B.. D..’ın cirosundan sonra yer alan 2. ciranta imzasının sanığa ait olduğunun bilirkişi raporu ile tespit edilmesi ve sanığın çeklerden doğan borcunu karar tarihi itibariyle ödememiş olması karşısında; sanığın atılı suçlardan mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde beraatına hükmedilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 04/03/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.