Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/18752 E. 2014/3931 K. 04.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/18752
KARAR NO : 2014/3931
KARAR TARİHİ : 04.03.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/216607
MAHKEMESİ : Silivri 2. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 03/02/2010
NUMARASI : 2008/224 (E) ve 2010/84 (K)
SUÇ : Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için; failin bir malın zilyedi olması, malın iade edilmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere faile rızayla tevdi ve teslim edilmesi, failin kendisine verilen malı, veriliş gayesinin dışında, zilyedi olduğu malda malikmiş gibi satması, rehnetmesi, tüketmesi, değiştirmesi veya bozması ve benzeri şekillerde tasarrufta bulunması ya da devir olgusunu inkar etmesi şeklinde, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Katılana ait Gün Ticaret isimli firmada 2001-2007 yılları arasında satış ve dağıtım elemanı olarak çalışan sanığın, iş yeri adına müşterilere satmış olduğu mallar karşılığında tahsil ettiği 23.250 TL’yi şirket hesaplarına geçirmeyerek uhdesinde tuttuğu iddiasıyla yapılan yargılama sonucunda; sanığın savunmalarında, işe girerken kendisine teslim edilen kamyon ve muhtelif mallar için meblağı yazılı olmayan açık bir senet imzalayarak katılana verdiğini, teslim edilen araç içindeki malları müşterilere satıp, ay sonunda muhasebe ile hesap kesimi yaptığını, 2007 yılı Ağustos ayında izne çıkacağı zaman kendisine tahsis edilen araçta çalışacak eleman olmaması ve kendisine izin vermek istememeleri sonucu katılan ile aralarında hesaplarda mutabakat sorunu doğduğunu, aralarında çıkan bu ihtilaftan ötürü işe girerken verdiği açık senedi icraya koyacakları tehdidi ile kendisine zimmetine para geçirdiği şeklinde beyan içeren 31/07/2007 tarihli belgeyi imzalattıklarını, belgeyi imzaladığında altında herhangi bir bedel yazılı olmadığını, 23.250 TL meblağının sonradan eklendiğini beyan ettiği, 31/07/2007 tarihli belgenin verilmesi esnasında sanık ile katılanın yanında bulunan, katılanın oğlu H.. G.. ve çalışanı M.. T..’ün, sanığın savunmasını doğrular şekilde belge altındaki rakamın sonradan yazıldığını ifade ettikleri, bu iki tanığın katılan ile yakınlık dereceleri dikkate alındığında, sanığın zimmetine para geçirdiği şeklindeki beyanlarının objektif olarak kabul edilemeyeceği, sanığın hangi miktarda parayı ne şekilde kendi yedine geçirdiğine dair, daha sonra kendisi tarafından reddedilen yazılı belge dışında delil bulunmadığı, katılanın, sanığın uhdesine para geçirdiğine ilişkin defter, kayıt ve belgeleri yapılan ihtara rağmen mahkemeye ibraz edemediği anlaşılmakla; gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti bakımından, defter, kayıt ve belgelerin yeniden istenmesi, bu belgeler yoksa bilgisayar kayıtlarının değerlendirilmesi ve üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması, sanığın muhatap olduğu müşterilerden dinlenmeyen A.. G.., M.. İ.., M. Ali Harem, E.. K.. ve S.. D..’ın dinlenmesi ve sanık savunmasının araştırılmasına esas olmak üzere, ödemelerin muhasebeye ne şekilde yapıldığının, mevcut uygulamaların ne olduğunun katılan firmada çalışan diğer yetkililer de dinlenerek belirlenmesi ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet savcısı ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 04/03/2014 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.