Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/1864 E. 2013/20706 K. 23.12.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/1864
KARAR NO : 2013/20706
KARAR TARİHİ : 23.12.2013

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Dolandırıcılık
HÜKÜM : Mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Hırsızlık suçu, bir başkasının taşınır malının, rızası olmaksızın alınması ile oluşur. Rızanın geçerli olabilmesi için bulunması gereken koşulların varlığı hâlinde zilyedin rızası bir hukuka uygunluk nedeni teşkil edecek ve suç oluşmayacaktır. Failin kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla hareket etmesi yeterli olup, bunun fiilen temini şart değildir. Bu yarar, maddi veya manevi olabilir. Almak fiilinden maksat, suçun konusunu oluşturan mal üzerinde mağdurun zilyetliğine son verilmesi, mağdurun suç konusu eşya üzerinde zilyetlikten … tasarruf haklarını kullanmasının olanaksız hâle gelmesidir. Bu tasarruf olanağı ortadan kaldırılınca suç da tamamlanır.

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-Mağdur Serdar Demir’in, babasına ait olan işyerinde işçi olarak çalıştığı, şikâyetçi Kazım’ın işyerinden geçici olarak ayrılması üzerine, mağdurun yalnız kalmasından faydalanan sanığın, işyerine giderek ondan şikâyetçiyi sorduğu ve görüşmek istediğini beyan ettiği, mağdurun da, şikayetçinin işyerinde olmadığını söylediği, bunun üzerine sanığın, mağdurdan, patronu olan müştekiyle görüşmek üzere cep telefonunu istediği, mağdurun da sanığa inanarak kabul ettiği ve cep telefonunu sanığa verdiği, sanığın, kendi GSM sim kartını cep telefonuna taktığı ve şikayetçiyi arıyormuş gibi yaparak işyerinin kapısına doğru yönelerek cep telefonuyla beraber olay yerinden koşarak uzaklaştığı, mağdurun sanığı takip etmesine rağmen yakalayamadığının iddia edildiği olayda; Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 12.06.2012 gün ve 2011/15-440 Esas ve 2012/229 Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere zilyetliğin geçici olarak devredilmiş olması nedeniyle, sanığın eyleminin hırsızlık suçunu oluşturduğu gözetilmeden, yazılı şekilde dolandırıcılık suçundan hüküm kurulması,
2-Tekerrüre esas mahkûmiyeti bulunan sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 58/6. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasına karar verilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 23.12.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.