YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/18626
KARAR NO : 2014/13057
KARAR TARİHİ : 02.07.2014
Tebliğname No : 11 – 2010/206847
MAHKEMESİ : İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 28/12/2009
NUMARASI : 2009/356 (E) ve 2009/515 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
Failin bir kimseyi kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-e bendinde belirtilen Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak dolandırıcılık suçunun işlenmesi nitelikli hal kabul edilmiştir. Hangi kurum ve kuruluşların, kamusal nitelik taşıdığı o kurumun kadro bakımından bağlı olduğu durumu düzenleyen mevzuata göre belirlenir. Bu nitelikli halin oluşması için eylemin kamu kurum ve kuruluşlarının mal varlığına zarar vermek amacıyla işlenmesi gerekir.
Zarar vermek, kamu kurum ve kuruluşlarından hakkı olmayan bir parayı almak yada bir borcu geri vermemek şeklinde olabilir. Bu suçun zarar göreni kamu kurum ve kuruluşunun tüzel kişiliğidir. Kamu kurum ve kuruluşlarının zarar görmesi söz konusu değilse bu suç oluşmayacaktır. Dolandırıcılık suçunun kamu yararına çalışan hayır kurumlarının zararına işlenmesi madde kapsamında değildir.
Somut olayda; sanığın, 03/03/2006 tarihinde kardeşi A.. Ç..’a ait kimlik bilgileriyle almış olduğu ve üzerinde kendi fotoğrafının bulunduğu Eshot 60 yaş kent kartını 03/03/2006 tarihinden 06/09/2007 tarihine kadar, katılan Eshot Genel Müdürlüğü’ne ait taşıtlarda birden çok kez kullanması şeklindeki eyleminin, 5237 sayılı TCK’nın 158/1-e maddesinde düzenlenen nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturduğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiş; İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı Eshot Genel Müdürlüğü’nün 24/09/2008 tarihli yazı cevabına göre, sanık tarafından kullanılan kartın 06/09/2007 tarihinde kullanıma kapatıldığının, seyahat kartlarının biniş raporlarına ilişkin bilgilerin ise sistemlerinde 6 ay süreli olarak tutulduğunun, bu nedenle kuruma verilen zararın tespit edilmesinin mümkün olmadığının bildirmesi karşısında, gerçek zarar miktarının belirlenmesi gerektiği gerekçesiyle bozma isteyen tebliğname düşüncesine iştirak edilmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık ve müdafiinin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-Haksız menfaat miktarının belli olmaması da gözetilerek; hapis cezası alt sınırdan tayin olunduğu halde, ayrıca yasal ve yeterli gerekçe gösterilmeden aynı gerekçeyle adli para cezasına esas alınması gereken tam gün sayısının alt sınırdan uzaklaşılarak tayini suretiyle çelişkiye düşülmesi,
2-Sanığın ibraz ettiği banka dekontuna göre, katılan kurum tarafından talep edilen zararın kovuşturma başlamadan önce, 05/06/2009 tarihinde giderilmesi karşısında, etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması sırasında TCK’nın 168. maddesinin 1. fıkrası yerine aynı maddenin 2. fıkrasının uygulanması suretiyle sanık hakkında fazla ceza tayini,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ve müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 02/07/2014 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.