Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/17437 E. 2014/11258 K. 05.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/17437
KARAR NO : 2014/11258
KARAR TARİHİ : 05.06.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/233530
MAHKEMESİ : Antalya 2. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 12/01/2010
NUMARASI : 2009/200 (E) ve 2010/2 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp,yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Katılanın yetkilisi olduğu otelde konaklayan sanığın, yanında getirdiği, bilirkişi incelemesi sonucunda sahte oldukları tespit edilen, aldatma gücüne sahip ve her bir adedi 500 USD değerinde olan 4 adet “A.. E.. Travelers” seyahat çeklerinden iki adedini 24.11.2007 tarihinde, iki adedini de 25.11.2007 tarihinde doldurup imzalamak suretiyle otelin muhasebesinde nakte çevirmek suretiyle resmi belgede sahtecilik ve bankayı araç olarak kullanmak suretiyle dolandırıcılık suçlarını işlediğinin iddia edildiği somut olayda; sanığın tüm aşamalardaki savunmalarında suçlamaları kabul etmeyerek, internet ortamında tanıştığı ve dünyaca ünlü altın şirketinin yetkilisi olarak kendisini tanıtan A.. A.. isimli şahsın acentalığını yapmak hususunda anlaştıklarını ve bu şahsın acentalığını yaptığı sırada kendisine suça konu A.. E.. Travelers Cheque adına düzenlenmiş seyahat çeklerini gönderdiğini, aralarındaki anlaşmaya göre bu çekleri bozdurduktan sonra %10’luk miktarını komisyon olarak alıp bakiye miktarı Angela isimli şahsa gönderilmek üzere P..O.. H.. isimli başka bir şahsın hesabına havale ettiğini ve buna ilişkin makbuzları ibraz ederek yaptığı savunması karşısında, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenebilmesi açısından; öncelikle savunmaya konu belgelerin orjinal olup olmadıklarının ilgili yerlerden sorulması ve ayrıca sanığın bahsettiği acentalık faaliyetine ilişkin herhangi bir işlem yapıp yapmadığının araştırılması, gerektiğinde sanığın savunmasında geçen kişilerin beyanlarının tespiti ile P..O.. H.. isimli şahsa yaptığı 1648 dolarlık havale de gözetilip, hangi sebeple savunmaya itibar edilmediği gösterilecek ve denetime olanak verecek biçimde gerekçeli karar yazılarak, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden eksik soruşturma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabule göre,
1-Seyahat çekinin TCK 210. maddede sayılan resmi belge hükmündeki belgeler arasında yer almaması ve TTK’da sayılan kambiyo senetlerinden olmaması karşısında, eylemin özel belgede sahtecilik suçunu oluşturacağı gözetilmeden, resmi belgede sahtecilik suçundan hüküm kurulması,
2-Dolandırıcılık suçundan hüküm kurulurken, suçtan elde edilen menfaatin belli olması karşısında, tespit olunacak temel gün, suçtan elde olunan haksız menfaatin iki katından az olmayacak şekilde asgari bu miktara yükseltilerek belirlenip, gün sayısı üzerinden arttırma ve eksiltmeler yapıldıktan sonra ortaya çıkacak sonuç gün sayısı ile bir gün karşılığı aynı Kanunun 52. maddesi uyarınca, 20-100 TL arasında takdir olunacak miktarın çarpılması neticesinde sonuç adli para cezası belirlenmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenle, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 05.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.