Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/17031 E. 2014/9264 K. 12.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/17031
KARAR NO : 2014/9264
KARAR TARİHİ : 12.05.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/132555
MAHKEMESİ : Ankara 3. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 19/01/2010
NUMARASI : 2009/647 (E) ve 2010/13 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Katılanın, 07…. plaka sayılı Renault marka aracını satılığa çıkarttığı, sanık Ali’nin bu araca talip olduğu ve 2.300 TL bedel üzerinden anlaşmaya vardıkları, sanık Ali’nin 200 TL’yi peşin olarak katılana verdiği, sanık Abdurrahman’ın, sanık Ali ile birlikte, oto alım satımı ve emlak işi ile uğraşır görüntüsü vermek için bir işyeri açtıkları, fakat bu iş için resmi bir müracaatlarının olmadığı, sanık Ali’nin, katılanı, bu işyerine götürdüğü, sanık Abdurrahman’ın dükkanın kendisine ait olduğunu söylediği, bunun üzerine katılanın sanıklara güvendiği ve o günün tatil olması nedeniyle, sanık Ali’den, keşidecisinin sanık Ali, alacaklısının kendisinin olduğu 2.300 TL bir bono aldığı, kefil olarak da sanık Abdurrahman’ın imzalandığı ve taraflar arasında oto satım sözleşmesi yapıldığı, katılana daha sonra 300 TL daha para verildiği, verilen bu paraların senedin arkasına da yazıldığı, daha sonra sanıkların senet bedelini ödemedikleri, yapılan araştırmada senette yazılan adreste sanıkların oturmadıkları, belirtilen telefon numarasının başkası adına kayıtlı olduğu ve işyeri olarak gösterilen yerin de kapatıldığının belirlendiği, bu şekilde sanıkların eylem ve fikir birliği içinde hareket ederek, senet bedelini ödememek için telefon ve adreslerini yanlış yazmak suretiyle katılan aleyhine haksız menfaat temin ederek dolandırıcılık suçunu işlediklerinin iddia edildiği olayda,
1-Sanıklar tarafından imzalanan senedin, hukuken gerçek ve sonuç doğurabilecek nitelikte bir senet olduğu, senetteki adresin ve telefon numarasının yanlış yazılmasının, tek başına senedin geçerliliğini etkilemeyeceği, katılanın senede dayalı olarak hukuki hak ve yollarını her zaman kullanabileceği, bu aşamada sanıkların yeni adreslerinin tespit edilebilmesinin de mümkün olduğu, sanıkların bu anlamda katılanın denetim imkanını ortadan kaldırmadıkları, dolandırıcılık suçundaki hile unsurunun gerçekleşmemesi karşısında suçun yasal unsurlarının oluşmadığı dikkate alınarak 5271 sayılı CMK’nın 223/2-a maddesi gereğince sanıkların beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,
2-Sanık A.. A.. hakkında verilen mahkumiyet kararı açısından kabule göre de; tekerrüre esas alınan sabıkada yer alan karşılıksız çek keşide etme suçunun, 6273 sayılı Kanun ile suç olmaktan çıkartılarak idari yaptırıma dönüştürülmüş olması nedeniyle silinme koşullarının oluştuğu dikkate alınarak, tekerrüre esas alınmayacağı gözetilmeden, 5237 sayılı TCK’nın 58. Maddesi gereğince sanığın cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 12/05/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.