Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/17019 E. 2014/9541 K. 14.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/17019
KARAR NO : 2014/9541
KARAR TARİHİ : 14.05.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/123169
MAHKEMESİ : İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 22/12/2009
NUMARASI : 2008/73 (E) ve 2009/386 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Sanığın kovuşturma aşamasındaki 24.11.2008 tarihli savunması sırasında 5271 sayılı CMK’nın 147, 191 ve müteakip maddeleri gereğince haklarının hatırlatılması, sanık müdafiininde karar duruşmasına mazeretini belgelendirmeden katılmaması karşısında; tebliğnamedeki son sözün sorulmamasına ilişkin düşünceye iştirak edilmemiştir.
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanık M.. G.. ile H. K. Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi kayıtlarına göre; G….. İnşaat Şirketi’nin yetkilileri oldukları, şirket ana sözleşmesinin 9. maddesine göre; şirketi temsilin her iki ortağın birlikte imzaları ile geçerli olacağı, buna rağmen; sanık M.. G..’in 25.06.2005 tarihli ve 6000 TL bedelli çeki, yalnız başına keşide ederek almış olduğu dolgu malzemesi karşılığında yanında M. E. olduğu söylenen ancak açık kimlik ve adresi belirlenemeyen kişi ile birlikte katılan H.. Ş..’e verdiği, katılanın söz konusu çeki bankaya ibraz ettiğinde karşılıksız çıktığı iddia edilen somut olayda; sanığın aşamalardaki istikrarlı savunmasında; ortağı olan H. K. ile birlikte inşaat işini yaptığını, iki adet çeki imzalayıp ortağına verdiğini, çek imzalama yetkisinin ortak kullanmak üzere kendisi ve H.K. bulunduğunu, kendisi imzaladığı halde H. çeki kendisi de imzalamadan katılana verdiğini belirttiği, katılanın da; 22/12/2009 tarihli mahkeme beyanında; inşaat işi yapan M. E. malzeme verdiğini, bu kişinin, verdiği malzemeye karşılık suça konu çeki ciro edip verdiğini, onun da bu çeki M.. G..’den almış olduğunu, daha doğrusu M. E., sanık M.. G..’in elemanı olduğunu, yanında çalıştığını, çeki M.. G..’in ona bıraktığını, çeki getirip kendisine ciro ederek verdiğini,
M.. G..’le yüzyüze görüştüğünü, verdiği malzemeye karşılık çeki verecek olduğunu, sonra da düzenleyip M. E. bıraktığını açıkladığı, sanığa isnad edilebilecek hileli hareket bulunmadığı ve dolandırıcılık suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,
Kabule göre de;
Adli para cezası tayininde, yazılı şekilde, 5275 sayılı Kanun’un 106. maddesinde öngörülen gün para cezası yerine; çektirilecek hapis cezası süresinin belirlenmesi sırasında; infazda tereddüt oluşturacak şekilde doğrudan haksız elde olunan yararın iki katı esas alınmak suretiyle uygulama yapılması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 14.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.