Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/17006 E. 2014/9504 K. 13.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/17006
KARAR NO : 2014/9504
KARAR TARİHİ : 13.05.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/97095
MAHKEMESİ : Bursa 3. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 19/10/2009
NUMARASI : 2008/121 (E) ve 2009/288 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-d bendinde belirtilen kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum yada kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kullanılmasının ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir.
Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için, bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma, bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.
Temyiz dışı sanık M.. K..’in, tekstilcilik yapan ve nakte sıkışan katılan M.. Y..’a faizli olarak 40.000 TL borç para verdiği, karşılığında 10 ay içinde ödenmek üzere 10 adet
alacaklı ve tanzim tarihi kısımları boş olan 7.500 TL bedelli senetleri verdiği, katılanın ilk üç senet bedelini Medeni’ye ödeyip senet asıllarını aldığı, kalan senetleri ödemeyi aksatması üzerine, M.. K.. ile kalan tüm borcun ödenmesi üzerine senetlerin tümden iadesi hususunda anlaştıkları, katılanın kalan senetlerin bedellerini de nakden ya da kumaş vermek suretiyle ödediği, M.. K..’in bu şekilde bedelsiz kalan yedi adet senedi katılana iade edeceği sırada, senetleri akrabası olan sanık M.. Ç..’in dükkanında unuttuğu, tekrar dükkana gidip senetleri almadan başka bir suçtan tutuklanarak cezaevine girmesi üzerine, sanık M.. Ç..’in el konulup emanete alınan yedi adet senedi akrabası olan diğer sanık B.. Ç..’e verdiği, B.. Ç..’in ise bu senetlerin boş kısımlarını doldurup, alacaklı kısımlarına kendi ismini yazarak avukatı aracılığıyla icra takibine koyduğu, yapılan kriminal incelemede senetler üzerindeki alacaklı kısmındaki “B.. Ç..” yazısının farklı kalemle yazıldığının tespit edildiği, yazıların farklı tarihte yazılıp yazılmadığını tespit etmenin fenni olarak mümkün olmadığının bildirildiği iddiasıyla yapılan yargılama sonucunda; katılanın, tefecilik suçundan beraat eden M.. K..’e 75.000 TL borçlandığını, kendisine borç olarak verilen paranın sanık M.. Ç..’in hesabından havale edildiğini sonradan öğrendiğini ve Medeni’ye bu durumu sorduğunda, kendisi adına havale yapıldığını söylediğini, borcuna karşılık verdiği on adet senetten üçünü yaptığı ödemeler karşılığında geri aldığını, kalan borcu da peyder pey ödemesine karşın diğer senetlerin ödeme karşılığı iade edilmeyerek, tüm borcun ödenmesine kadar Medeni tarafından elde tutulduğunu beyan ettiği, sanık Medeni’nin de bu durumu doğrulayarak, katılanın tüm borcunu ödediğini, iade etmek üzere İstanbul’a getirdiği senetleri sanık M.. Ç..’in dükkanında unuttuğunu belirttiği, sanıklar M. S. ve B. ise, katılanla aralarındaki kumaş alışverişi nedeniyle, yaptıkları ödeme karşılığında söz konusu senetlerin katılan tarafından doldurulmuş olarak kendilerine verildiğini ifade ettikleri, M.. Ç.. tarafından katılan M. gönderilen 35.395 TL’lik banka dekontunun da dosyaya sunulduğu ve söz konusu senetler üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda, “senetler üzerinde bulunan ‘B.. Ç..’ şeklindeki yazılar ile senetlerin geri kalan bölümlerinde bulunan yazı ve imzalar arasında kalem mürekkebi yönünden farklılıklar bulunduğunun” belirtildiğinin anlaşılması karşısında; gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti bakımından, sadece kalem mürekkebi farklılığının bir senedin sahteliğini ortaya koymasının olanaklı olmaması nedeniyle, katılan, sanıklar M. S. ve B. ile M.. K..’in yazı ve imza örnekleri alınarak, söz konusu senetler üzerindeki, alacaklı “B.. Ç..” ve “tanzim tarihi” bölümlerinin kimin eli ürünü olduğunun belirlenmesi için bilirkişi incelemesi yaptırılması, M.. K..’ten, borç verdiğini iddia ettiği paranın bir kısmının sanık M. S.Ç. hesabından havale edilmesinin nedeninin sorulması, katılan ve sanıklardan iddia ve savunmalarını kanıtlayabilecek defter ve belgelerini dosyaya sunmalarının istenmesi, tüm delillerin toplanmasından sonra sanıkların hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 13/05/2014 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.