YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/16939
KARAR NO : 2014/9374
KARAR TARİHİ : 12.05.2014
Tebliğname No : 15 – 2012/29571
MAHKEMESİ : Çorlu Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 27/05/2011
NUMARASI : 2010/115 (E) ve 2011/139 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve
kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Tanık E.. İ..’ın T…. Elektrik ve Ev Aletleri isimli mağazanın sahibi olmasına rağmen idareciliğini ortağı olduğu sanık E.. T..’ya verdiği, sanığın da işyeri için gerekli olan elektrik malzemesini şikâyetçi V.. G..’den aldıktan bir müddet sonra parayı veremeyeceğini belirterek malzemeler karşılığında Türkiye İş Bankası Çorlu şubesine ait 1.350,00 TL bedelli 10.11.2005 keşide tarihli 3322880 no’lu çeki şikâyetçi M.. G..’e verdiği; Denizbank Çorlu şubesine ait suça konu diğer çekleri ise Ufuk Ticaret şirketinden aldığı mallar karşılığında işyeri temsilcisi olan şikayetçiye düzenleyerek verdiği, çeklerin ibrazında hesap sahibi tarafından verilen ödemeden men talimatı nedeniyle karşılıklarının tahsil edilemediğinin iddia edildiği olayda;
Sanığın savunmalarında suça konu çekleri ortağı olan tanık E.. İ..’ın rızası ve bilgisi dâhilinde düzenleyerek imzaladığını, tanığın kendi hissesini vermemek için bu şekilde inkar yoluna gittiğini, iflas ettiklerinden açılan davadan bir bilgisinin bulunmadığını, öğrendikten sonra da çek bedellerini ödediğini belirterek suçlamaları kabul etmemesi, tüm dosya kapsamından tanık ile sanık arasında fiili de olsa bir ortaklık ilişkisinin bulunduğunun anlaşılması, şikayetçilerin beyanlarında da, işyerini asıl işleten kişinin sanık olduğunu, yapılan alışverişten tanık E. de bilgisinin bulunduğunu, bu şekilde almış oldukları önceki tüm çeklerinin ödendiğini, ayrıca sanığın suça konu çek bedellerini de dava açıldıktan sonra ödediğini belirterek sanığın savunmalarını doğrulamaları hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanık ile şikayetçiler arasındaki ticaretin çok uzun yıllara dayandığı ve bu şekilde verilen çeklerin tümünün ödendiği, ancak son çeklerin ekonomik sıkıntı nedeniyle ödenemediği anlaşıldığından, sanığın dolandırıcılık kastıyla hareket ettiğine dair yeterli delilin bulunmadığı gözetilmeden, beraatı yerine yazılı gerekçelerle mahkûmiyetine karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 12.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.