YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/16901
KARAR NO : 2014/9386
KARAR TARİHİ : 13.05.2014
Tebliğname No : 11 – 2010/226857
MAHKEMESİ : İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 25/03/2010
NUMARASI : 2007/378 (E) ve 2010/86 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-e bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hal kabul edilmiştir. Hangi kurum ve kuruluşların, kamusal nitelik taşıdığı, o kurumun kadro bakımından bağlı olduğu durumu düzenleyen mevzuata göre belirlenir. Bu nitelikli halin oluşması için, eylemin kamu kurum ve kuruluşlarının mal varlığına zarar vermek amacıyla işlenmesi gerekir.
Zarar vermek,kamu kurum ve kuruluşlarından hakkı olmayan bir parayı almak yada bir borcu geri vermemek şeklinde olabilir. Bu suçun zarar göreni kamu kurum ve kuruluşunun tüzel kişiliğidir. Kamu kurum ve kuruluşlarının zarar görmesi söz konusu değilse bu suç oluşmayacaktır. Dolandırıcılık suçunun kamu yararına çalışan hayır kurumlarının zararına işlenmesi madde kapsamında değildir.
Somut olayda; sanık H. A. SSK’dan emekli olabilmek için Kurumun hizmet bildirim cetvelini ve Kurum memurlarının imza ve kaşelerini taklit ederek sahte bir hizmet bildirim cetveli tanzim ettiği, bu hizmet bildirim cetveline hayali bir bağkur numarası yazarak kendisine 01/04/1975 – 31/12/1989 tarihleri arasında toplam 14 yıl 9 ay hizmet süresi yazdığı, Sanığın düzenlediği suça konu 28/09/2000 tarihli gerçekte M. Y. adlı sigortalıya ait olan sahte hizmet belgesini SSK İstanbul İhtiyarlık Sigorta Müdürlüğüne ibraz ettiği, sahte belgelerle 21/04/2000 tarihli talep dilekçesi ile talepte bulunması nedeniyle sanığa 7.429 gün esas alınarak 01/05/2000 tarihi itibari ile 2102695111 tahsis numarası ile aylık bağlandığı, bu aylığın 21/06/2005 tarihine kadar ödendiği, bu süre içerisinde toplam 16.661,90 TL emekli parası aldığı, kurum zararının giderilmediği, Sosyal Güvenlik Kurumuna karşı nitelikli dolandırıcılık suçunu sübuta erdiği anlaşılmakla;
1-Sanığın katılan kuruma karşı, aynı suç işleme kararıyla Kanun’un aynı hükmünü değişik zamanlarda birden fazla ihlal ederek haksız menfaat temin etmek suretiyle zincirleme dolandırıcılık suçunu işlediğinin anlaşılması karşısında; cezasının 5237 sayılı TCK’nın 43/1. maddesi gereğince arttırılması gerektiği gözetilmeden eksik ceza tayin edilmesi,
2-Sanık hakkında mahkûmiyet hükmü kurulmuş olması karşısında, kamu davasında kendisini vekille temsil ettiren katılan idare lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince vekâlet ücretine karar verilmemesi,
3-Kabule göre de;
Sanık hakkında uygulanan hapis cezası alt sınırdan tayin edildiği halde, adli para cezası belirlenirken yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin, (aynı gerekçeyle) asgari hadden uzaklaşılması suretiyle sanığa fazla ceza tayini,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün, bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 13.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.