Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/16881 E. 2014/9738 K. 15.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/16881
KARAR NO : 2014/9738
KARAR TARİHİ : 15.05.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/216511
MAHKEMESİ : Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 26/03/2010
NUMARASI : 2009/283 (E) ve 2010/165 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın, 158. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, bu düzenlemeyle failin, kamu görevlileriyle ilişkisi olduğunu, onlar nezdinde hatırı sayıldığını ileri sürerek ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin etmesi nitelikli dolandırıcılık kabul edilmektedir. Suçun maddî unsuru, kamu görevlileri yanında hatıra sayıldığının, onlarla ilişkisi bulunduğunu iddia ederek, yapılacak aracılık karşılığında kamu görevlisine verilmek üzere, para veya başkaca menfaat almak, kabul etmektir.
Kamu görevlisi, TCK madde 6’da tanımlanmış ve açıklanmıştır. Bu suçun meydana gelmesi için, suç konusunun resmî nitelikte bir iş olması ve failin kamu görevlileriyle ilişkisi olduğundan bahsederek dolandırıcılık eylemini gerçekleştirmesi gerekir. Faildeki ahlaki kötülüğün, yalnız başkalarını dolandırmakla kalmayıp, aynı zamanda kamu görevlilerini şüphe altına sokmasındaki vahameti, suçu nitelikli hâle getirmiştir.
Bu iddia yapıldığında, o kamu görevlisinin gerçekten var olup olmadığı ya da o işi yapmaya yetkili bulunup bulunmadığının bir önemi yoktur. Ancak nüfuzdan faydalanacağı söylenen kişinin kamu görevlisi olması gerekir. Kamu görevlisi sayılmayan bir kişiyle ilişkisinden dolayı bir yarar sağlanması halinde bu nitelikli hal uygulanmayacaktır.
Kamu görevlisinin taraflarca tanınan ve bilinen bir görevli olması aranmaz. Asıl olan tarafların anladıkları ve anlattıkları memurun makam olarak belirlenebilen bir görevli olmasıdır. Failin mağdurdan sağladığı çıkarı …Başsavcısına, …kaymakamına, vereceğim şeklindeki beyanında Başsavcının, Kaymakamın kişi, makam ve görev olarak yeterince belirliliği bulunmaktadır. Failin, belirli bir memur yanında hatırı sayıldığından bahsedilmeksizin, bakanlardan, milletvekillerinden, hakimlerden, tanıdıkları olduğu ve işi halledeceğini söyleyerek çıkar sağlanması halinde basit dolandırıcılık söz konusu olacak ve TCK’nın 158/2. maddesi uygulanamayacaktır. Keza, failin, belli bir memur yanında hatırı sayıldığından söz etmeksizin kendisini Kamu kurumunda görevli (müfettiş, genel müdür vb.) olarak tanıtıp müştekinin tayinini yaptırabileceğini söylemesi halinde eylemi, basit dolandırıcılık suçunu oluşturacaktır.
Diyarbakır Valiliği İl İdare Kurulu, Yeşilkart bürosunda kamu işçisi olduğu bildirilen sanığın, torunu M. Ziya Gökalp Lisesi’ne kaydı hakkında bilgi almak için Milli Eğitim Müdürlüğüne torunu ile gelen ve bina giriş kapısında karşılaştığı mağdureye sorup onun meramını anladıktan sonra “…tanıdık olmadan o okula kayıt yaptırmak zor… okul müdürü akrabam, bu hususta size yardımcı olabilirim, Valilikte çalışıyorum…” deyip, kayıt için gerekli olduğunu belirterek fotoğraf, diploma gibi evrakın yanında kayıt parası adı altında 50 TL’yi alıp “…sizin okula gelmenize gerek yok, …kaydı yaptırır, sizi ararım…” demesine rağmen, öğrenci kaydını yaptırmayarak haksız yarar sağlaması eyleminin verilen 29.05.2009 tarihli görevsizlik kararına göre “nitelikli dolandırıcılık” suçunu oluşturduğu iddia edilen somut olayda;
Şikayetçi ve tanığın aşamalardaki değişmez anlatımlarından da anlaşıldığı gibi; sanığın Diyarbakır ilinde bulunan ve tek olmakla isim belirtilmese de kim oduğu açık olan “Ziya Gökalp Lisesi Müdürünü” tanıdığını veya yakını olduğunu belirterek ikna ettiği mağdure Halime’den haksız yarar sağlaması eyleminin TCK’nın 158/2. maddesinde tanımlanan “nitelikli dolandırıcılık” suçunu oluşturduğu halde “…belli bir isimden bahsedilmediği…” gerekçesine dayanılarak “basit dolandırıcılık” suçundan mahkumiyet kararı verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı CMK’nın 307/4. maddesi uyarınca kazanılmış haklar saklı kalmak üzere BOZULMASINA, 15.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.