YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/16866
KARAR NO : 2014/9589
KARAR TARİHİ : 14.05.2014
Tebliğname No : 11 – 2010/214988
MAHKEMESİ : Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 09/03/2010
NUMARASI : 2009/294 (E) ve 2010/40 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat,verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü,yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle,klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için,dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten süjelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanığın, katılan Bahattin’in yetkilisi olduğu K… Kağıtçılık şirketinden satın almış olduğu plastik bardaklar karşılığında, 21/03/2007 keşide tarihli, 21.300 TL bedelli, keşidecisi E.. Ç.., ilk cirantası M.. M.. olan çeki ciro edip verdiği, katılanın çeki bankaya ibraz ettiğinde keşideci imzasının sistemdeki imzadan farklı olması nedeniyle karşılığının ödenmediği, sanığın çeki birinci ciranta olan M.. M..’dan aldığını beyan ettiği ancak bu kişinin tespit edilemediği ve sanığın bu kişiyle ticari ilişki içerisinde olduğuna dair belge ve fatura ibraz edemediği, böylece sanığın satın almış olduğu mallar karşılığında sahte çek vererek nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarını işlediği iddia ve kabul olunan somut olayda ; sanığın aşamalarda değişmeyen savunmalarında, çeki M… İç ve Dış Tic. Ltd. Şti.’nin yetkilisi olan M.. M..’dan aldığını, çekin sahte olduğunu bilmediğini, bu olay üzerine M.. M.. aleyhine icra takibi başlattığını beyan etmesi ve adı geçen şirketin faaliyette bulunduğu adresi bildirmesi karşısında; gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespiti bakımından, öncelikle sanığın savunmasında belirttiği adreste araştırma yapılarak Merdan İç ve Dış Ticaret adlı şirketin faaliyette olup olmadığının tespiti ile sanığın M.. M.. aleyhine icra takibi yapıp yapmadığının araştırılması, M.. M.. ile keşideci E.. Ç..’ın gerçek kişiler olduğu anlaşılmakla bu kişilerin yeniden araştırılarak bulunmaları halinde ifadelerine başvurulması, imza ve yazı örneklerinin alınması, bulunamamaları halinde ise banka, ticaret sicili, noterlik vb. yerlerden samimi yazı ve imza örnekleri temin edilerek çekteki yazı ve imzaların kendilerine ait olup olmadığı hususunda bilirkişi raporu aldırılması, yine dosya içerisindeki Ankara Ticaret Sicili Memurluğu’nun 31.01.2008 tarihli yazısında kayıtlarda sanığın yetkilisi olduğunu iddia ettiği “S…. Gıda Top. ve Gıda Dağ. Paz. ve C….” isimli bir şirkete rastlanılmadığının belirtilmesi nedeniyle çekin arka yüzündeki bu şirkete ait kaşede yazılı olan adreste araştırma yapılarak böyle bir şirketin faaliyette olup olmadığının araştırılması ve toplanan tüm delillerin sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeksizin eksik incelemeyle yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 14.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.