Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/16764 E. 2014/10613 K. 28.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/16764
KARAR NO : 2014/10613
KARAR TARİHİ : 28.05.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/189083
MAHKEMESİ : Kayseri 1. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 04/11/2009
NUMARASI : 2008/197 (E) ve 2009/413 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;Failin bir kimseyi,kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.Hile nitelikli bir yalandır.Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır.Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu,TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir.Maddenin gerekçesinde de;“Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de,birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir.Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının,özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin,kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için,ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa
bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle,klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir.Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için,dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir.Bankaların,ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Y…. Giyim Metal İnş. Hizm. Gıda San. Tic. Ltd. şirketinin münferiden temsil ve ilzama yetkili müdürü olan A.. A..’ın söz konusu şirkete ait iki adet çek yaprağını kaybettiğine ilişkin Vakıfbank Karadeniz Ereğlisi şubesine başvurarak ödeme yasağı koydurduğu çeklerden Vakıfbank Karadeniz Ereğlisi Şubesince verilmiş 0663718 nolu çekle birlikte Ziraat Bankası Karadeniz Ereğlisi Şubesince verilmiş 0230432 nolu çekide haksız olarak ele geçiren sanığın, müştekiden 2007 Mart ayı ilk yarısında, satın aldığı mobilya karşılığında Ziraat Bankasından verilmiş olan çek yaprağını 30/06/2007 düzenleme tarihli 7.000 TL bedelli olarak düzenleyip keşideci yerini imzalayarak verdiği yine müştekiden 2007 yılı Mart ayının sonlarında aldığı mobilya karşılığında Vakıfbank’tan verilmiş olan çeki 20/05/2007 düzenleme tarihli 11.000 TL bedelli ve olarak düzenleyip imzalayarak verdiği, çeklerden 7000 TL meblağlı olanın karşılığı bulunmaması nedeniyle diğerinin ödeme yasağı nedeniyle tahsil edilemediği olayda;
Sanık hakkında 5237 Sayılı TCK’nın 158/1-f maddesi uyarınca temel ceza tayini sırasında aynı maddenin son fıkrası gereği adli para cezasının elde edilen menfaatın iki katı olan 1800 gün adli para cezasından az olamayacağının gözetilmemesi,
Sanığın adli sicil kaydında görülen mahkûmiyetleri 3167 sayılı Kanun’un 13/1 ve 16/1 maddelerinden kaynaklanması ve söz konusu fiillerin suç olmaktan çıkartılmış olması karşısında gerekçede uygulandığı belirtilen 5237 sayılı TCK’nın 58 maddesinin hüküm fıkrasında uygulanmamış olması sonuç itibarıyla isabetli olduğundan bozma sebebi yapılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Sanık hakkında temyiz konusu olmayan sahtecilik suçundan beraat kararı verilirken gerekçede sanığın sahibi olduğu Y… İç Giyim Metal İnş. Hizm. Gıda San. Tic. Ltd. şirketinin müdürü olan ve çek keşide etmeye münferiden yetkili bulunan A.. A..’ın şirkete ait çekleri imzalamasına onay verdiği ve rıza gösterdiği anlaşıldığı ve tespit olunduğu belirtilerek sahtecilik suçunu işlemediğinin kabulüyle beraat kararı verilirken bu defa çek hakkında ödemeden men kararı verilmesini ileri sürerek dolandırıcılık suçundan mahkumiyet kararı verilmesi karşısında; bu çelişki giderilerek denetime izin verecek biçimde hile unsurunun ne şekilde oluştuğu belirlenip sanığın olay tarihinde sözkonusu çekleri düzenleyip kısa aralıklarla aldığı mobilyalar karşılığında müştekiye verdiğini belirttiği, şirket müdürü olan A.. A..’ın sanığa çek düzenlemesi konusunda yazılı veya sözlü herhangibir yetki vermediğine ilişkin beyanı bulunduğu, Ticaret sicil memurluğu yazısı ve eklerine göre sanığın şirket ortaklığının 09.06.2008 tarihinde başlamış olduğu katılanın vekili vasıtasıyla verdiği şikayet dilekçesinde her iki çek ile ilgili şikayette bulunmuş olduğu ancak katılanın aşamalarda yalnızca 11000 TL ‘lik çekten ve bu çekle yapılan alış verişten bahsetmiş olduğu anlaşıldığından, maddi gerçeğin hiç bir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortaya çıkartılması açısından katılana 7000 TL tutarlı çekle ilgili alış veriş ve ödeme hususlarınında sorularak sonucuna göre hüküm verilmesi gerekirken yazılı şekilde çelişkili ve yetersiz gerekçe ile hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 28.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.