YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/16705
KARAR NO : 2013/18496
KARAR TARİHİ : 26.11.2013
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık
HÜKÜM : Beraat
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-e bendinde belirtilen kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak dolandırıcılık suçunun işlenmesi nitelikli hal kabul edilmiştir. Hangi kurum ve kuruluşların, kamusal nitelik taşıdığı o kurumun kadro bakımından bağlı olduğu durumu düzenleyen mevzuata göre belirlenir. Bu nitelikli halin oluşması için eylemin kamu kurum ve kuruluşlarının mal varlığına zarar vermek amacıyla işlenmesi gerekir.
Zarar vermek, kamu kurum ve kuruluşlarından hakkı olmayan bir parayı almak ya da bir borcu geri vermemek şeklinde olabilir. Bu suçun zarar göreni kamu kurum ve kuruluşunun tüzel kişiliğidir. Kamu kurum ve kuruluşlarının zarar görmesi söz konusu değilse bu suç oluşmayacaktır. Dolandırıcılık suçunun kamu yararına çalışan hayır kurumlarının zararına işlenmesi madde kapsamında değildir.
Somut olayda; …. Posta İşleme Merkezi Müdürlüğü’nde memur olarak çalışan sanığın, kızı …’ın 20/10/2006 tarihinden 17/03/2007 tarihine kadar sosyal güvenlik kurumuna tabi olmasına rağmen, bakmakla yükümlü olduğunu belirtip, çalıştığı kuruma tedavi yardım beyannamesi vererek …’nin sağlık hizmetlerinden yararlandırdığı, bu şekilde kurumun 15,50 TL’lik sağlık harcaması yapmasına sebebiyet verdiği iddiasıyla yapılan yargılama sonucunda; sigortadan yararlanan …’ın gerçekte hastalanarak tedavi gördüğü ve sanığın sağlık hizmetlerinden yararlanmasa bile kendi sosyal güvencesi kapsamında söz konusu tedavi giderlerinin yine kurumca karşılanmasının gerekeceği, kurum yetkililerinin, sigortalı kişilerin başka sosyal güvenceleri olup olmadığını denetleme ve kontrol yükümlülüklerinin bulunması nedeniyle sanık tarafından bildirim yapılmayarak sağlık karnesinin kuruma iade edilmemesinin hile boyutuna ulaşan eylem niteliğinde olmadığı, ayrıca, sosyal güvenlik hizmetlerinin Sosyal Güvenlik Kurumu bünyesinde birleştirilmesi sonucunda harcamaların ortak bir kaynaktan yapılması nedeniyle kurumun herhangi bir zararının da oluşmayacağı hususları gözetilerek, mahkemece sanık hakkında verilen beraat kararında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; katılan vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA, 26/11/2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.