Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/16588 E. 2014/8764 K. 05.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/16588
KARAR NO : 2014/8764
KARAR TARİHİ : 05.05.2014

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik
HÜKÜM : Mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
5237 sayılı TCK’nın 158/1-j bendinde, dolandırıcılık suçunun, banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla işlenmesi nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Bu suçun oluşabilmesi için, kredi elde eden kişinin banka veya diğer kredi kurumu görevlilerini hile ile aldatmış olması gerekir. Krediyi alan kişinin aldatıcı herhangi bir eylemi olmaksızın, sırf banka elemanlarının kendi görevlerini layıkıyla yerine getirmemeleri yüzünden bir kredi açılmışsa dolandırıcılıktan değil, şartları varsa bankacılık suçundan bahsedilebilir.

Bu suçun mağdurları banka ve diğer kredi kurumlarıdır. 5411 sayılı “Bankacılık Kanunu’nun 3. maddesinde banka, 48. maddesinde ise kredinin tanımı yapılmıştır. Tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlama suçun konusudur. Kredinin tahsis edilmesinin gerekli olup olmadığı, kredi verecek kuruluşun mevzuatında öngörülen düzenlemeler çerçevesinde belirlenir. Fiil, sahte kıymet takdiri raporları veya gerçeğe aykırı belgeler, bilançolar düzenleyerek hileli davranışıyla bunları aldatmaktadır.
Kredi kurumu banka olmamasına karşın faiz karşılığında olsun veya olmasın, kanunen borç vermeye yetkili kılınan kurumlar anlaşılır. Bu itibarla böyle bir yetkiye sahip olmayan bir kişi veya kuruluşa karşı bu fiilin işlenmesi hâlinde koşulları varsa basit dolandırıcılık suçu söz konusu olacaktır.
Şikayetçi …’un sahibi olduğu Ar-sucan firması aleyhine … ve … bankalarından senet protestosu çekilmesi üzerine yapılan araştırmada, Art Ofis Mobilya şirketinin yetkilisi olan sanığın, şikayetçi bankalardan kredi alabilmek için sahte imzalar ile oluşturduğu senetleri kullandığının belirlendiği, bu amaçla Sinan Coşkun’u keşideci olarak göstererek 13.12.2006 ödeme tarihli 2.100,00 TL bedelli olarak düzenlediği senedi Halkbankası’na; 5 adet 3.150,00 TL bedelli senetleri ise Yapıkredi bankasına vererek kredi kullanmak suretiyle sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarını işlediğinin iddia edildiği olayda;
1-Sahtecilik suçundan kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Sanığın Halkbankası ve Yapıkredi bankasından almış olduğu kredilerin teminatı olarak şikâyetçi bankalara vermiş olduğu sahte senetlere yönelik eylemi nedeniyle mağdur banka sayısınca iki kez cezalandırılması gerektiğinin gözetilmemesi aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
2-Dolandırıcılık suçundan kurulan hükme yönelik temiz itirazlarının incelenmesinde;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

Failin önceden doğmuş bir zarar veya doğmuş bir borç için hileli davranışlarda bulunması halinde zarar veya borç, kandırıcı nitelikteki davranışlar sonucunda doğmayacağından dolandırıcılık suçu da oluşmayacaktır. Bu bilgiler ışığında somut olayın değerlendirilmesi gerekirse; sanığın aşamalardaki tüm savunmalarında suça konu senetleri daha öncesinden yapılmış kredi sözleşmelerine istinaden kendisinden yeniden teminat istenilmesi üzerine verdiğini belirtmesi ve hesap ekstrelerinden senetlerin açılan kredi karşılığında mı yoksa devam eden kredi ilişkisi içerisinde mi verildiğinin açık ve net bir şekilde anlaşılamaması nedeniyle maddi gerçeğin hiçbir kuşkuya yer vermeksizin ortaya çıkarılması bakımından, kredilerin alındığı bankalardan sanık ile aralarında yapılan kredi sözleşmelerinin birer örneği istenilerek hangi tarihte kredi ilişkisinin başladığı, senetlerin verildiği sırada ilave bir kredi sözleşmesinin yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise buna ilişkin sözleşme örneği ile yeni kredi sözleşmesine istinaden para verildiğine dair makbuzların getirtilerek denetime elverişli olacak şekilde dosya arasına konulmasından sonra, hilenin menfaat teminine yönelik olmayıp önceden doğmuş bir borca (devam eden bir kredi sözleşmesine) karşılık verildiğinin tespit edilmesi halinde beraat kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden, eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 05.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.