YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/16570
KARAR NO : 2014/8825
KARAR TARİHİ : 06.05.2014
Tebliğname No : 11 – 2010/163899
MAHKEMESİ : Bergama Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 23/10/2009
NUMARASI : 2009/36 (E) ve 2009/119 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
5237 sayılı TCK’nın 158/1-i bendinde serbest meslek sahibi kişiler tarafından mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle işlenmesi hali nitelikli dolandırıcılık olarak kabul edilmiş,193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 65/2. maddesinde serbest meslek faaliyeti sermayeden ziyade şahsi mesaiye ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılmasıdır” şeklinde tanımlanmış, aynı kanunun 66. maddesi ise “serbest meslek faaliyetini mutat meslek halinde ifa edenler serbest meslek erbabıdır” denilmiştir. Aynı yasanın 37. maddesinin 4. bendinde ise, gayrimenkullerin alım, satım ve inşa işleriyle uğraşanların bu işlerinden doğan kazançların bu kanunun uygulanmasında ticari kazanç sayılacağı belirtilmiştir. Kanunda kendi nam ve hesabına mesleğin gerektirdiği etik kurallara uygun olarak çalışması gereken kişilerin toplumda kendilerine duyulan güveni kötüye kullanmak suretiyle dolandırıcılık suçunu işlemeleri hali nitelikli dolandırıcılık olarak düzenlenmiş ise de, bu bendin uygulanabilmesi için failin serbest meslek mensubu olması ve dolandırıcılık suçunu da mesleği gereği kendisine duyulan güveni kötüye kullanmak suretiyle işlemesi gerekir.
Somut olayda; sanık A.. Y..’in Kınık’ta arzuhalcilik ve iş takipçiliği işleriyle uğraştığı, katılan T.. E..’in sanığa başvurarak kendisinin ve eşi A. E. emeklilik işlerini yaptırmak istediğini belirttiği, sanığın 4.000,00 TL karşılığı bu işleri yapacağını belirtmesi üzerine katılanın sanığa noterden vekaletname verdiği, birlikte Manisa S.S.K. Müdürlüğü ve Ankara S.S.K. Genel Müdürlüğüne gittikleri, sanığın buralarda iş yapıyormuş görüntüsü vererek bir takım şeylerle uğraştığı, katılana işini hallettiğini belirttiği, ancak herhangi bir iş yapmadığı, işlerini takip ediyormuş görüntüsü vererek kendisine menfaat sağladığı, sanığın eyleminin TCK’nın 158/1-i maddesinde düzenlenen serbest meslek sahibi kişinin dolandırıcılığı suçu yerine basit dolandırıcılık suçunu oluşturacağı gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 06.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.