Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/16518 E. 2013/18491 K. 26.11.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/16518
KARAR NO : 2013/18491
KARAR TARİHİ : 26.11.2013

MAHKEMESİ Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılığa teşebbüs
HÜKÜM : Beraat

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-e bendinde belirtilen kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak dolandırıcılık suçunun işlenmesi nitelikli hal kabul edilmiştir. Hangi kurum ve kuruluşların, kamusal nitelik taşıdığı o kurumun kadro bakımından bağlı olduğu durumu düzenleyen mevzuata göre belirlenir. Bu nitelikli halin oluşması için eylemin kamu kurum ve kuruluşlarının mal varlığına zarar vermek amacıyla işlenmesi gerekir.
Zarar vermek, kamu kurum ve kuruluşlarından hakkı olmayan bir parayı almak ya da bir borcu geri vermemek şeklinde olabilir. Bu suçun zarar göreni kamu kurum ve kuruluşunun tüzel kişiliğidir. Kamu kurum ve kuruluşlarının zarar görmesi söz konusu değilse bu suç oluşmayacaktır. Dolandırıcılık suçunun kamu yararına çalışan hayır kurumlarının zararına işlenmesi madde kapsamında değildir.
… Esnaf ve Sanatkarlar Odası başkanı … ile aynı odada çalışan …’nin, odaya üye olarak görünen sanık …’ın odaya kaydını usulsüz olarak yaptıkları, sanık …’nin de 31/07/2008 tarihinde bu belgelere dayanarak Sosyal Güvenlik Kurumu’na yaşlılık aylığı almak amacıyla başvuruda bulunduğu, yapılan araştırma sonucunda …’ın üyelik kayıtlarının usulsüz olarak sahte düzenlendiğinin tespit edildiği, bu nedenle 25/03/2009 tarihinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yaşlılık aylığı talebinin reddine karar verildiği iddiasıyla yapılan yargılama sonucunda; Bağ-Kur Genel Müdürlüğü’nün 279 nolu
genelgesi gereğince, bu tür müracaatlarda tutanak komisyonunca ilgili oda kayıtlarının yerinde incelenerek kayıtların doğru olup olmadığının kontrol edildiği, bu kontrol sonucunda kayıtlarda usulsüzlük bulunmadığı takdirde, kayıtların doğru kabul edilerek talebin değerlendirildiği, bu uygulamanın mutad olarak sürdürüldüğü, bu nedenle de sanık …’nin talebinin Sosyal Güvenlik Kontrol Memurluğu tarafından … Esnaf ve Sanatkarlar Odasına gidilerek kayıtlar incelenmek suretiyle değerlendirildiği, bu kapsamda düzenlenen Adana Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü sosyal güvenlik kontrol memurluğu raporuna göre, …’ın üye kayıt defterinin 452 sıra numarasına 22.8.1986 tarihinde, 985 sıra numarasına da 12.11.1993 tarihinde kayıt edildiğinin, oda karar defterinin 116. sayfasında ise 11 nolu kararla 452 sıra numarasına Naif Kaymaz’ın kaydının yapılmasına karar verildiğinin, …’ın 1986 yılına ait kararlarda ismine rastlanmadığının tespit edildiği, üye kayıt defterinin duruşma sırasında incelenmesinde, 113. sayfada 452 numara ile kayıt yapıldığının, aynı sayfada yer alan 3 üyenin fotoğrafının siyah-beyaz ve eski olmasına, ilgili hanelerde yer alan yazıların zamana bağlı olarak soluklaşmasına rağmen …’ın kayıtlı olduğu hanedeki yazıların diğer yazılara göre parlak, fotoğrafın ise renkli olduğunun, …’ın hanesindeki satır çizgilerini karşılayacak şekilde başka bir defterden koparılan parçanın buraya sonradan yapıştırıldığının ve altında başka bir üyeye ait yazıların yer aldığının, defterin 985 numarasında …’ın kaydının yer almasına rağmen, üzerinde fotoğrafın bulunmadığının gözlemlendiği, yapılan incelemelerden anlaşıldığı üzere, üye kayıt defteri üzerindeki değişikliğin basit bir incelemeyle tespit edilebildiği, bu nedenle kullanılan hilenin aldatma yeteneğine sahip olmadığı gerekçeleriyle dolandırıcılık suçunun yasal unsurları itibariyle oluşmadığından bahisle verilen beraat kararlarında bir isabetsizlik görülmemiş; açıklanan gerekçelerle tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; katılan vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükümlerin ONANMASINA, 26/11/2013 tarihinde oy birliğiyle karar verildi