Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/16510 E. 2014/9193 K. 08.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/16510
KARAR NO : 2014/9193
KARAR TARİHİ : 08.05.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/138047
MAHKEMESİ : Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 08/04/2010
NUMARASI : 2009/334 (E) ve 2010/112 (K)
SUÇ : Kamu görevlileriyle ilişkisinin olduğundan, onlar nezdinde hatırı sayıldığından bahisle ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak dolandırıcılık, tehdit

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın,158. maddenin İkinci fıkrasında yer alan bu düzenlemeyle failin, kamu görevlileriyle ilişkisi olduğunu, onlar nezdinde hatırı sayıldığını ileri sürerek ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin etmesi nitelikli dolandırıcılık kabul edilmektedir. Suçun maddî unsuru, kamu görevlileri yanında hatıra sayıldığının, onlarla ilişkisi bulunduğunu iddia ederek, yapılacak aracılık karşılığında kamu görevlisine verilmek üzere, para veya başkaca menfaat almak, kabul etmektir. Kamu görevlisi, TCK madde 6’da tanımlanmış ve açıklanmıştır. Bu suçun meydana gelmesi için, suç konusunun resmî nitelikte bir iş olması ve failin kamu görevlileriyle ilişkisi olduğundan bahsederek dolandırıcılık eylemini gerçekleştirmesi gerekir. Faildeki ahlaki kötülüğün, yalnız başkalarını dolandırmakla kalmayıp, aynı zamanda kamu görevlilerini şüphe altına sokmasındaki vahameti, suçu nitelikli hâle getirmiştir.
Bu iddia yapıldığında, o kamu görevlisinin gerçekten var olup olmadığı, yada o işi yapmaya yetkili bulunup bulunmadığının bir önemi yoktur. Ancak nüfuzdan faydalanacağı söylenen kişinin kamu görevlisi olması gerekir. Kamu görevlisi sayılmayan bir kişiyle ilişkisinden dolayı bir yarar sağlanması halinde bu nitelikli hal uygulanmayacaktır. Kamu görevlisinin taraflarca tanınan ve bilinen bir görevli olması aranmaz. Asıl olan tarafların anladıkları ve anlattıkları memurun makam olarak belirlenebilen bir görevli olmasıdır. Failin mağdurdan sağladığı çıkarı…. Başsavcısına, …kaymakamına, vereceğim şeklindeki beyanında Başsavcının, Kaymakamın kişi, makam ve görev olarak yeterince belirliliği bulunmaktadır. Failin, belirli bir memur yanında hatırı sayıldığından bahsedilmeksizin, bakanlardan, milletvekillerinden, hakimlerden, tanıdıkları olduğu ve işi halledeceğini söyleyerek çıkar sağlanması halinde basit dolandırıcılık söz konusu olacak ve TCK’nın 158/2. maddesi uygulanamayacaktır. Keza, failin, belli bir memur yanında hatırı sayıldığından söz etmeksizin kendisini Kamu kurumunda görevli (müfettiş, genel müdür vb.) olarak tanıtıp müştekinin tayinini yaptırabileceğini söylemesi halinde eylemi, basit dolandırıcılık suçunu oluşturacaktır. Kamu görevlisine gerçekten ve onun bilgisi içinde çıkar sağlanmış ise eylem rüşvet suçunu oluşturacaktır.
Tehdit, bir kimsenin başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğini veya malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağını veya sair bir kötülük edeceğini bildirmesidir. Bu suçta fail, ağır ve haksız bir zarara uğratılacağını mağdura bildirmektedir. Gerçekleşmesi failin iradesine bağlı olan ve gelecekte vuku bulacak bir kötülüğün, gerçekleşecek gibi gösterilmesidir. Tehdit mağdurun karar verme ve serbest hareket etme özgürlüğünü kısıtlamalı iç huzurunu bozmalı ve onu endişeye düşürmelidir. Mağdura yapılan tehdidin, onun iç huzurunu bozmaya,onda korku ve endişe yaratmaya elverişli olması gerekir. Failin tehdit fiilini bilerek ve isteyerek işlemesi, verileceği söylenen zararın haksız olması yeterlidir. Fiilde korkutuculuk, ürkütücülük, ciddiyet yoksa tehdit kastının varlığından bahsedilemez. Mağdur haksız bir zarara uğrayacağı endişesine kapılmamışsa, korkutuculuk oluşmamıştır. Tehdit suçunun, bahsedilen yasal unsurlarının gerçekleşip gerçekleşmediği olaysal olarak değerlendirilmeli, fail ile mağdurun içinde bulundukları ortam, söylenen sözler, söylenme nedeni ve söylendiği koşullar nazara alınmalıdır.
Sanığın, bir siyasi partinin toplantısında katılanın babası olan tanık F.. Y.. ile tanıştığı, bilahare tanık ile konuşurken oğlu olan katılanın işsiz olduğunu öğrendiği, akabinde tanık F.’yi Devlet Personel Başkanlığında tanıdıklarının ve dostlarının olduğunu, oğlu olan katılanı arzu ederse MİT Müsteşarlığında işe yerleştirebileceğini söyleyerek ikna ettiği,
daha sonra katılandan KPSS belgesi, diploma, sabıka kaydı ve kayıt parası adı altında 212 TL para aldığı, katılanı ikna edebilmek ve resmi işlemlerin başladığı konusunda güven tesis etmek amacıyla Başbakanlık Özel Kalem Müdürlüğünün kaşesini havi 1 adet evrak kayıt numarası getirerek teslim edip, en geç bir ay içinde işlemlerin tamamlanarak işe başlayacağını katılana söylediği, birkaç gün sonra katılandan MİT’de kullanacağı silahın parası olduğunu söyleyerek 3000 TL daha aldığı, yine sanığın daha sonraki günlerde harç bedeli, pul bedeli, kimlik bedeli, mal beyanı, güvenlik soruşturma gideri gibi çeşitli bahanelerle peyder pey katılandan toplam 6055 TL parayı elden aldığı, katılanın 745 TL’yi de 24.04.2009 tarihinde sanığın hesabına posta havalesiyle gönderdiği, sanığın paraları aldıktan sonra uzun süre ortadan kaybolduğu, katılanı söz konusu işe aldıramadığı gibi almış olduğu paraları iade etmediği, katılanı ikna etmek amacıyla işinin hallolacağını beyan ederek kızı vasıtasıyla 10.000 TL bedelli 20.05.2009 tanzim tarihli senet gönderdiği, katılanın telefon ederek parasını istemesi üzerine sanığın “beni bu yaştan sonra katil etmeyin“ diyerek katılanı tehdit ettiğinin iddia edildiği olayda,
1-Sanık hakkında tehdit suçundan kurulan beraat hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelemesinde;
Sanığın, katılan ile yaptığı telefon görüşmesinde, aralarında var olan anlaşmazlık kapsamında “beni bu yaştan sonra katil etmeyin“ sözleriyle katılanı tehdit ettiğinin anlaşılması karşısında, tehdit sözlerinin sonuç almaya objektif olarak elverişli ve yeterli olması nedeniyle suçun unsurlarının oluştuğu gözetilmeden, konuşma sırasında gelişi güzel söylendiği, ciddi korku ve endişe yaratmadığı biçimindeki yasal temelden yoksun gerekçelerle sanığın beraatine karar verilmesi,
2-Sanık hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelemesinde;
a-5237 sayılı TCK’nın 158. maddesinin 2. fıkrasındaki nitelikli dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için failin, ismen söylemese bile kimden söz edildiğini karşı tarafın anlayacağı şekilde makamı, rütbesi, ünvanı ve lakabını söylediği kamu görevlilerini tanıdığını, hatırının sayıldığını, işini yaptıracağını söyleyerek mağduru kandırması gerektiği, somut olayda ise; sanığın, belli bir kamu görevlisi yanında hatırı sayıldığından ve ilişkisi olduğundan bahsetmeksizin, Devlet Personel Başkanlığında tanıdıklarının ve dostlarının olduğunu söyleyerek iş bulma karşılığında ondan menfaat temin etmesi şeklindeki eyleminin 5237 sayılı TCK’nın 157. maddesinde yer alan basit dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden, aynı Kanunun 158/2. maddesi gereğince hüküm tesis edilmesi,
b-Sanığın eylemini, bir suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda gerçekleştirdiğinin anlaşılması karşısında, TCK’nın 43/1. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekili ve sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 08.05.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.