Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/16468 E. 2014/9134 K. 08.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/16468
KARAR NO : 2014/9134
KARAR TARİHİ : 08.05.2014

Tebliğname No : 11 – 2012/76696
MAHKEMESİ : İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 03/10/2011
NUMARASI : 2010/377 (E) ve 2011/263 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın
aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanığın, keşideci H.. Y..’ın kaybolan boş çeklerinden suça konu 8670987 seri numaralı çeki bir şekilde ele geçirerek, sahte olarak tanzim edildiğini bildiği çeki, yapmış olduğu alış veriş karşılığında katılana ciro edip vermek suretiyle nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarını işlediğinin iddia edildiği somut olayda; sanığın savunmalarında çek hesabı sahibi olan H.. Y..’dan suça konu çeki ticari ilişkilerinden dolayı aldığını, çeki aldığında yanında arkadaşı O. G. de bulunduğunu çekteki birinci cirantanın da H.. Y..’ın ortağı olduğunu, H.. Y..’ın suç tarihinde Manisa ilinde giyim mağazası olduğunu, İzmir ilinde pazarlarda giyim eşyası sattığını, iflas edince kendisine kayıp olduğunu iddia ettiği çeki vermiş olabileceğini bildirmesi, müşteki H.. Y..’ın ise Çorlu Cumhuriyet Savcılığı’nda vermiş olduğu 10/10/2007 tarihli ifadesinde, suça konu çeki kaybettiğini, bununla ilgili olarak Manisa Cumhuriyet Başsavcılığı’na noter tasdikli olarak bildirimde bulunduğunu, bildirimin bir örneğinin adresinde bulunduğunu ifade ettiği, ancak kayıp sahte çekin katılan Ü. B. tarafından bankaya ibraz edildiğinde çekin karşılığının bulunmadığından ödenmediği şerhinin yazıldığının anlaşılması karşısında; gerçeğin
kuşkuya yer vermeksizin tespiti için çek hesap sahibi müşteki H.. Y..’ın araştırılarak sanık savunması karşısında beyanının tespit edilmesi, müştekinin Manisa ilinde suç tarihlerinde giyim mağazası olup olmadığı, sanık ile ticari ilişkide bulunup bulunmadığı, çek kaybından dolayı muhatap bankaya ya da beyanında belirttiği üzere Manisa Cumhuriyet Başsavcılığı’na bir müracaatının olup olmadığı, çekte birinci ciranta olan N. K. olup olmadığı araştırılarak, sanık savunmasında adı geçen H.. Y..’ın ortağı olan şahıs, O. G. ve Çekte birinci ciranta olarak görülen N. K. tespit edilip, tanık olarak ifadelerine başvurulması, gerektiğinde çekteki yazı ve imzaların N. K. ait olup olmadığının tespiti için, huzurda alınmış olan imza ve yazı örneklerinin yanı sıra başka amaçla atılmış samimi imzalarını içeren belge asılları (resmi daireler ve bankalardaki imzasını içeren belgeler ) getirtilip uzman bilirkişiden rapor alındıktan sonra, sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini yerine, eksik inceleme ile hüküm tesisi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 08.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.